Kimler hatta? | Toplam 10 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 10 Misafir :: 2 Arama motorları Yok Sitede bugüne kadar en çok 197 kişi C.tesi Tem. 29, 2017 12:23 pm tarihinde online oldu. |
En son konular | » Kahpe saldırı bezele karakol baskını Salı Şub. 01, 2011 1:31 am tarafından kepenekli çoban » Ashab,ı Kehf,Ptsi Ocak 31, 2011 3:50 am tarafından kepenekli çoban » ÖNERİLERİNİZ VE İSTEKLERİNİZPerş. Ocak 20, 2011 1:28 am tarafından kepenekli çoban » DEFİNECİLİK İŞİ PROFESYONELCE YAPILIR RUHSATLI VE BİLİNÇLİPaz Ocak 16, 2011 7:26 am tarafından sakin adam» İKİNCİ EL CİHAZ ALIM SATIMI VE TAKASI Paz Ara. 26, 2010 2:17 am tarafından kepenekli çoban » ücretsiz vbullettin sitesi kurmak resimli anlatım,,Cuma Ara. 10, 2010 4:18 am tarafından menderes1278 » ITALYA ROMA NARNICuma Ara. 10, 2010 12:26 am tarafından kepenekli çoban » İlginç bir saatPtsi Kas. 29, 2010 11:41 pm tarafından Misafir » Büyük Sırrın Arkeolojik Keşfi: Nuh Tufanı.Paz Kas. 28, 2010 5:15 am tarafından kepenekli çoban » BULANLAR BULUYOR AMA TEK TEK AMA FARKLI ŞEKİLLERDEPaz Kas. 28, 2010 4:20 am tarafından Misafir » Rüyada Define Görmek.Paz Kas. 28, 2010 3:52 am tarafından Misafir » kıyamet günüC.tesi Kas. 27, 2010 4:34 am tarafından Misafir » AYAK İŞARETİ (çözülmüş)Cuma Kas. 26, 2010 11:27 pm tarafından kepenekli çoban » 7 DELİK Lİ TAŞ ve TAŞ YIĞMACuma Kas. 26, 2010 7:04 pm tarafından Misafir » Arkeolojik Terimler Sözlüğü.Cuma Kas. 26, 2010 2:18 am tarafından menderes1278 » MEZAR ÖRNEKLERİ VE MEZARDAN ÇIKAN HEDİYELERİPerş. Kas. 25, 2010 11:52 pm tarafından Misafir » bir ruhsatlı define kazısından hikayelerPerş. Kas. 25, 2010 3:38 am tarafından Misafir » 3 Yaşında Define Buldu..Perş. Kas. 25, 2010 2:43 am tarafından Misafir » Göz testine buyrun... !!!!Perş. Kas. 25, 2010 2:16 am tarafından Misafir » FAYDALI LİNKLERÇarş. Kas. 24, 2010 8:43 am tarafından kepenekli çoban » Define Arama İle İlgili Yasal Dayanaklar.. "Define arama ruhsatnamesi" Çarş. Kas. 24, 2010 5:23 am tarafından menderes1278 » Bulunan Defineye Paha BiçilemiyorÇarş. Kas. 24, 2010 5:07 am tarafından Misafir » ALAN TARAMALAR ,,Çarş. Kas. 24, 2010 5:02 am tarafından Misafir » minelap 4500Çarş. Kas. 24, 2010 4:00 am tarafından kepenekli çoban » burada ne görüyorsunuzÇarş. Kas. 24, 2010 2:43 am tarafından Misafir » Cennet annelerin ayakları altındadırÇarş. Kas. 24, 2010 1:15 am tarafından menderes1278 » MEYVA YETİŞTİRİCİLİĞİC.tesi Kas. 20, 2010 12:23 am tarafından Misafir » Piramitlerin Sırrı.Cuma Kas. 19, 2010 7:17 pm tarafından Misafir » Denizli-sandıras dağı-define hayaliyle gölü boşalttılar Perş. Kas. 18, 2010 2:40 am tarafından kepenekli çoban » Tarihten en güzel laf koymalarÇarş. Kas. 17, 2010 7:14 pm tarafından Misafir |
google |
|
| | ÇOK UZUN YILLAR ÖNCE DÖRT TANE DAĞIN ORTASINDA | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: ÇOK UZUN YILLAR ÖNCE DÖRT TANE DAĞIN ORTASINDA Cuma Nis. 30, 2010 4:16 am | |
| BEN ORMAN PERİSİYİM METİN'İ ARIYORUM ONA OLMASINI İSTEDİĞİ 3 DİLEĞİNİN NE OLACAĞINI SORACAĞIM........ Çok uzun yıllar önce, dört tane yüksek dağın ortasında, dünyada eşi benzeri bulunmayan çok güzel bir ülke varmış. Bu ülkenin adı DEĞERLER ÜLKESİ'ymiş. Değerler Ülkesi'nin havası çok güzel ve temizmiş. Toprakları da çok verimliymiş. Ülkenin tam ortasında bir göl varmış. Dört tane dağdan akan nehirler bu göle dökülürmüş. Gölde bin bir çeşit balık yaşarmış. Dağların eteklerindeki ormanlar bin bir çeşit hayvanı barındırırmış.
.....Bu ülkede insanlar çok mutlu yaşarlarmış. Hiç kimse kötülük yapmaz yalan söylemezmiş. Herkes üstüne düşen görevi tam olarak yapar, çok çalışırmış. Tatil günlerinde de bir araya gelip eğlenirlermiş. Bu ülkede hiç bir evin, hatta sarayın bile kapısında kilit yokmuş. Zamanla ülkenin halkı kötülük kelimesinin anlamını bile unutmuş.
.....Değerler Ülkesi'nin kralı ve kraliçesi ülkeyi yönetirken herkese eşit davranmaya, adil olmaya çok dikkat ederlermiş. Ancak uzun yıllar boyunca ülkeyi başarıyla yönettikten sonra iyice yaşlanmışlar. Ülkenin en bilgili kişilerini toplamışlar. Üç gün, üç gece hiç durmadan çalışmışlar. Sonunda kızları Billur Prenses'in ülkeyi yönetmesine karar vermişler. Ancak Billur Prenses'in ülkeyi yönetmeye başlamadan önce öğrenmesi gereken pek çok bilgi varmış.
.....Bilge kişiler hemen çalışmaya başlamışlar. Her biri Billur Prenses'e kendi bildiklerini öğretmiş. Billur Prenses de kendisine anlatılan dersleri büyük bir istekle çalışıyor, her geçen gün daha bilgili bir insan oluyormuş. Bir gün bilge kişiler toplanıp krala gitmişler. Kendilerinin bildikleri her şeyi Billur Prenses'e öğrettiklerini, artık görevlerinin sona erdiğini söylemişler.
.......Kral onlara teşekkür etmiş. Sonra kraliçeye dönüp "Artık sıra bize geldi" demiş. .......Kraliçe de "Haklısınız. Bundan sonra ben Billur Prenses'e tarih kitaplarını verip, bu güzel ülkemizde geçmişte olanları öğreteceğim" diye cevap vermiş. .......Kral "Daha sonra ben de taşların sırrını öğreteceğim" diye eklemiş.
.......Ertesi gün kraliçe, Billur Prenses'i odasına çağırmış. Ona ülkenin tarihini öğreteceğini, ancak bu bilgilerin çok gizli olduğunu anlatmış. Daha sonra odasının duvarındaki büyük aynanın önünde durmuş. Aynanın çerçevesi rengarenk değerli taşlarla kaplıymış. En üstte duran yeşil renkli büyük zümrütü yerinden çıkarmış. Ayna sessizce yana doğru kaymış. Aynanın arkasında bir kapı varmış. Kraliçe cebinden bir anahtar çıkarmış. Billur Prenses merakla anahtara bakmış. Zira ülkede hiç bir kapı kilitlenmediği için daha önce hiç anahtar görmemiş. ......Kraliçe Billur Prenses'e "Şaşırdığını biliyorum. Bu bir anahtardır. Eğer bir kapının açılmasını istemiyorsan onu anahtarla kilitlersin. Böylece anahtarı olmayan hiç kimse o kapıdan içeri giremez" demiş. .......Billur Prenses "Fakat hiç kimse izin almadan bir kapıyı açmaz" demiş. ......Kraliçe "Benimle gel. Birazdan her şeyi anlayacaksın" diyerek anahtarla kapıyı açmış. Birlikte içeri girmişler. Kapıyı kapatınca ayna arkalarından sessizce eski yerine dönmüş. Kapının arkasındaki koridordan geçmişler. Karşılarına iki tane kapı çıkmış. Kraliçe bir başka anahtar çıkarıp soldaki kapıyı açmış. İçeri girince Billur Prenses buranın büyük bir kütüphane olduğunu görmüş. .......Kraliçe anlatmaya başlamış. "Sen doğmadan uzun zaman önce Değerler Ülkesi bugün olduğu gibi güzel bir yer değildi. İnsanlar da mutlu değillerdi. Buradaki kitaplardan o günlerde ülkemizde olan olayları ve bunların nasıl değiştiğini öğreneceksin" demiş. .......Billur Prenses'e büyük bir kitap vermiş. Prenses kitabı okumaya başlamış. Bir kaç sayfa okuduktan sonra Kraliçe'ye "Burada yazanları anlayamıyorum. Bu kitapta kötülük, hırsızlık, yalan gibi pek çok anlamadığım kelime var" demiş.
.....Kraliçe ona bir sözlük vermiş. "Bilmediğin kelimelerin anlamını bu sözlükten öğrenebilirsin" demiş. Billur Prenses okurken anlamadığı kelimeleri sözlükten bakmaya başlamış. Bütün günü kitap okuyarak geçirmiş. Akşama doğru Kraliçe "Bu günlük bu kadar yeter. Yarın okumaya devam edersin" demiş. Billur Prenses kitabi odasına götürüp okumaya devam etmek istemiş. Fakat Kraliçe buna izin vermemiş. "Hiç kimse bu kitapları görmemeli. İnsanların artık unutulmuş kötülükleri hatırlamasını istemeyiz" demiş. Billur Prenses Kraliçe'ye hak vermiş. "İnsanların birbirlerine zarar vermeleri, hırsızlık yapmaları, çalışmaktan kaçınmaları anlaşılır gibi değil" diye düşünmüş.
......O günden sonra bütün vaktini bu kütüphanede geçirmiş. Bütün kitapları okumuş. Eski günlerde ülkesinde olan bütün kötü olayları öğrenmiş. Fakat kitapların hiç birinde kötülüklerin nasıl sona erdiği yazmıyormuş. Bunu Kraliçe'ye sorduğunda, Kraliçe ona "Yarın Kral baban sana bunu açıklayacak" demiş.
.......Ertesi gün Kral, Billur Prenses'i Kraliçe'nin odasında bekliyormuş. Kraliçe aynanın üstündeki zümrütü alıp kapıyı açmış. Kral ve Billur Prenses kapıdan geçmişler. Bu kez Kraliçe onlarla gelmemiş. Koridorun sonunda Kral bir anahtar çıkarıp sağdaki kapıyı açmış. Büyük bir salona girmişler. Salonda tam ortada duran büyük bir masa ve iki tane sandalyeden başka hiç bir eşya yokmuş. Masanın üzerinde altın bir kutu ve yanında da eski bir kitap duruyormuş. Kral, Billur Prenses'e kitabı okumasını söylemiş. Kitapta, geçmişte bu ülkenin adının kötülüklerden dolayı "Karanlık Ülke" olduğu yazılıymış.
.............Kral, Billur Prenses'e "Sevgili kızım, yüksek sesle oku da ben de son bir kez dinleyeyim. Artık gözlerim iyi görmüyor" demiş. Billur Prenses okumuş, Kral dinlemiş. Kitapta herkesin mutlu olduğu bir ülkeden gelen gezginin hikayesi anlatılıyormuş.
...........Bu gezginin yolu bir gün Karanlık Ülke'ye düşmüş. Karanlık Ülke'de bulunduğu sürece hiç kimse ona iyi davranmamış. Oysa gezgin herkese iyi davranıyor, yardım etmeye çalışıyormuş. İnsanlar gezginle alay etmişler. Hırsızlar yolunu kesip bütün parasını çalmışlar. Gezgin bir gece uyurken bir başkası bütün yiyeceğini çalmış. Gezgin günlerce aç susuz yürümüş. Yolunun üzerine pek çok köy çıkmış. Ancak köylüler gezgine ne yiyecek ne de yatacak yer vermemişler. Sonunda uzaktan kralın sarayı görünmüş. Gezgin saraya gidip kralla konuşmaya karar vermiş. Fakat tam o sırada hırsızlar yolunu kesmişler. Çalınacak hiç bir şeyi olmadığını görünce gezgini dövmüşler. Elbiselerini paramparça etmişler. Gezgin son bir gayretle saraya gelmiş. Nöbetçiler onu dilenci zannederek içeri almak istememişler. Fakat gezgin çok ısrar etmiş. Sonunda Kral'la görüşmeyi başarmış.
............Kral ülkedeki tüm kötülüklere rağmen içindeki iyilik duygularını tamamen kaybetmemiş. Gezgine yiyecek ve yeni giysiler verilmesini emretmiş. Böylece gezgin sarayda kalmaya başlamış. Kral'a kendi ülkesini ve gezdiği diğer ülkeleri anlatmış. Şimdiye kadar Karanlık Ülke gibi kötülüklerle dolu bir yer görmediğini söylemekten de çekinmemiş. Kral günlerce gezginin anlattıklarını düşünmüş. Kendi ülkesinin de gezginin geldiği ülke gibi güzel bir yer olmasını ve insanların mutlu yaşamalarını istiyormuş. Bu isteğini gezgine anlatmış.
.........Gezgin, Kral'ın isteğinin gerçekleşebileceğini, ancak çok çalışmaları gerektiğini söylemiş. Kral'dan beş tane büyük altın kase istemiş. Kaseleri alıp Kral'la birlikte sarayın hazine odasına gitmişler. Hazine odasında pek çok değerli taş varmış.
..........Gezgin altın kaseleri suyla doldurmuş. Yere bir yıldız çizip, yıldızın her ucuna bir kase yerleştirmiş. Birinci kaseyi kırmızı renkli yakutlarla doldurmuş. İkinci kaseye iri yeşil zümrütler koymuş. En büyük elmasları seçip üçüncü kaseye koymuş. Dördüncü kaseyi koyu mavi renkte safir taşlarla doldurmuş. Beşinci kaseye de yumurta şeklindeki sarı opal taşlardan koymuş. Cebinden bir şişe çıkartmış. Her bir altın kaseye bu şişedeki sudan birer damla damlatmış. Hazine odasını kilitleyip oradan ayrılmışlar.
............Ertesi gün gezgin ve Kral hazine odasına gitmişler. Kral kaselerin içindeki değerli taşların yosunlandığını, kirli değersiz taşlara dönüştüğünü görerek çok şaşırmış. Gezgin kaselerdeki taşları çıkarıp ayrı bir yere koymuş. Taşlar sudan çıkar çıkmaz eski hallerine dönüp pırıl pırıl parlamaya başlamışlar. Gezgin altın kaseleri yine değerli taşlarla doldurmuş. Fakat ertesi gün yine suyun içindeki taşlar yosunlanıp değersiz taşlara dönüşmüşler. Bu durum günlerce devam etmiş. Gezgin her sabah kaselerin içindeki taşlara bakıp hala istediği sonuca ulaşamadığı için üzülüyormuş.
.........Günler sonra Kral ve gezgin, kaselerden birinin içindeki büyük bir zümrütün bozulmadığını, pırıl pırıl parladığını görmüşler. Gezgin Kral'a "İşte, aradığım buydu" demiş. Zümrütü kasenin içinde bırakıp bozulmuş olan taşları kaseden çıkarmış. Bütün kaseleri tekrar değerli taşlarla doldurmuş. Gezgin hazine odasındaki bütün değerli taşları birer gece suyun içinde bırakmış. Sonunda her bir altın kasenin içinde birer tane bozulmayan değerli taş kalmış. Sadece zümrütlerin bulunduğu kasede iki tane zümrüt varmış.
........Gezgin Kral'dan altın bir kutu ve uzun bir altın zincir istemiş. Farklı renkteki beş tane değerli taşı sudan çıkarmış. Onları altın zincirle birbirlerine bağlamış. Altın kutunun içerisine yıldız şekli yaparak değerli taşları yerleştirmiş. Kasede kalan ikinci zümrütü alarak krala vermiş. Bir ayna yaptırarak bu zümrütü aynanın üzerine koymasını söylemiş.
.......Kral "Bütün bunların anlamı nedir?" diye sormuş. .......Gezgin "Şimdi taşların sırrını anlatacağım" demiş. .......Yeşil renkli zümrütü göstermiş. "Zümrüt kötülükleri uzak tutar, iyilik ve sevgi verir" demiş. ........Kırmızı renkli yakutu göstermiş. "Yakut ülkene ve insanlarına güzellik verir" demiş. .........Parlak elması göstermiş. "Elmas ülkene zenginlik ve bereket verir" demiş. ..........Koyu mavi safiri göstermiş. "Safir adalet ve dürüstlük verir" demiş. .........Yumurta şeklindeki sari opali göstermiş. "Bu sarı opal insanlara sağlık verir" demiş. .........Altın kutunun kapağını kapatmışlar. Gezgin "Aslında bu güçler insanlarda da vardır. Ama önemli olan güçlerini doğru kullanmaktır" demiş. ........Kral "Başlangıçta kaselere birer damla su damlattığını hatırlıyorum. O su sihirli miydi?" diye sormuş. ........Gezgin "O şişedeki su değildi. Sadece iyi kalpli bir insanın gözyaşlarıydı" diye cevap vermiş.
.........Gezgin bir süre daha sarayda kalmış. Zamanla her şey düzelmiş. Kötülükler unutulmuş. İnsanlar mutlu yaşamaya başlamışlar. Ülkenin adını "Değerler Ülkesi" olarak değiştirmişler. Bir gün gezgin Kral'a "Artık gitme zamanı geldi" demiş. Taşların sırrını sadece ülkeyi yönetecek kişilerin bilmesi gerektiğini söylemiş. Gezgini bir daha ne bir gören olmuş, ne de bir haber gelmiş.
...........Billur Prenses kitabı kapatıp babası Kral'a bakmış. Kral "Bu hikayede anlatılan kral, benim büyükbabamın büyükbabasıydı" demiş. Prenses yavaşça kitabın yanında duran altın kutuyu açmış. Hikayede anlatılan taşlar orada duruyorlarmış. ..........Kral "Büyükbabamın büyükbabası, gezgin gittikten sonra bu iki odayı yaptırmış. Kütüphaneye kötü günlerin anlatıldığı kitapları kaldırmış. Çünkü insanların o kötü günleri hatırlamasını istemiyormuş. Taşların sırrını da bu odaya saklamış. İkinci zümrüt taş da bu odaları gizleyen aynanın üzerinde duruyor. Ülkeyi yöneten kral ve kraliçenin yüreklerindeki iyiliği koruyor" demiş.
.........Sonra "Bir gün evleneceksin. O zaman seninle birlikte ülkeyi yönetecek olan krala bu sırları anlatmak senin görevindir" diye eklemiş. ..........Billur Prenses "Bu sırları kötü amaçlı biri öğrenirse ne olur?" diye sormuş. ........Babası Kral "Güçler iyiye kullanıldığı gibi kötüye de kullanılabilir. O zaman ülkemiz yine eski karanlık günlere döner" diye cevap vermiş.
........Kral bilge kişileri toplayıp Billur Prenses'in artık ülkeyi yönetmek için gereken tüm bilgileri öğrendiğini açıklamış. Düzenlenen bir törenle Kral ve Kraliçe, Değerler Ülkesi'nin yönetimini Billur Prenses'e bırakmışlar. Ülkenin dört bir yanında şenlikler yapılmış. Ülkede yaşayan herkes Billur Prenses'i ziyaret edip kutlamış. Komşu ülkelerden de Prenses'i görüp kutlamak üzere pek çok ziyaretçi gelmiş.
.................. Erdem Ülkesi'nin kralı ve küçük oğlu Prens Onur da ziyaretçiler arasındaymış. Prens Onur, Billur Prenses'in güzelliğine hayran olmuş. İçinde Prenses'e karşı büyük bir sevgi duymuş. Hislerini babasına anlatmış.
........ Babası "Ben de Billur Prenses'i çok beğendim. Biliyorsun büyük oğlum Prens, ileride Erdem Ülkesinin kralı olacak. Eğer Billur Prenses'le evlenmeye karar verirseniz burada kalabilirsin. Sen de Değerler Ülkesi'nin kralı olursun" demiş.
........Hemen gidip bu düşüncelerini Billur Prenses'e, Kral ve Kraliçe'ye anlatmışlar. Kral uzun bir araştırma yapmış. Erdem Ülkesi'nin de Değerler Ülkesi gibi kötülükleri tanımayan mutlu bir ülke olduğunu öğrenmiş. Prens Onur'un Billur Prenses'le evlenmesine izin vermiş. Billur Prenses de Prens Onur'la evlenmeyi kabul etmiş. Ancak Prens Onur'un evlenmeden önce ülkeyi yönetmek için gerekli tüm bilgileri öğrenmesi gerekiyormuş.
.........Erdem Ülkesi'nin kralı daha sonra düğüne gelmek üzere ülkesine dönmüş. Giderken en güvendiği sihirbazını oğluna yardımcı olması için orada bırakmış. Prens Onur, Billur Prenses'le evlenene kadar kalmak için bir saray yaptırmak istemiş. Kendi sarayını gölün ortasındaki adaya yaptırmaya karar vermiş. Sihirbaz ve Prens Onur gölün kıyısına gitmişler. Sihirbaz Prens Onur'un elini tutmuş. Bir adımda gölü aşıp adaya gelmişler. Sihirbaz cebinden iki tane taş çıkarmış. Onları yere koyup üzerlerine sarı bir toz ekmiş. Sonra gölden iki damla su alıp taşların üzerine atmış. Birdenbire taşların durduğu yerde muhteşem bir saray yükselmiş. Prens Onur ve sihirbaz orada yaşamaya başlamışlar.
.........Prens her gün bilge kişilerin anlattıklarını dinliyor, pek çok şey öğreniyormuş. Dersler sırasında sihirbaz da bir köşede oturuyor, onları izliyormuş. Fakat bir süre sonra bilge kişiler bundan sonra anlatacaklarını sadece Prens Onur'un dinlemesi gerektiğini söyleyerek sihirbazın dersleri izlemesine izin vermemişler.
.........Sihirbaz buna çok kızmış. Hemen odasına gidip bir şişe suya pembe bir toz serpmiş. Su dalgalanıp köpürmeye başlamış. Sihirbaz bu suyu içince görünmez olmuş. Sessizce Prens Onur'un yanına gidip oturmuş. Ona anlatılan bütün dersleri dinlemiş. Prens dersten sonra dinlenmek için odasına çekilmiş. Sihirbaz da bilge kişilerin arasına karışmış. Bilge kişiler yalnız olduklarını düşünerek kendi aralarında konuşuyorlarmış. Hiçbiri sihirbazın görünmez olduğunu ve aralarında oturduğunu tahmin bile etmemiş.
.........Bilge kişilerin en yaşlısı "Prens Onur'a artık bizim öğreteceğimiz bir şey kalmadı. Bunu Billur Prenses'e bildirmemizin zamanı geldi. Bundan sonra Billur Prenses, Prens Onur'a bizim bile bilmediğimiz bilgileri öğretir" demiş. Diğer bilge kişiler de ona hak vermişler. Sihirbaz bu sözlere çok şaşırmış. Genç bir kızın bu bilge kişilerden daha bilgili olmasını hiç ummuyormuş. Üstelik eğer duydukları doğruysa bütün planları altüst olacakmış. Çünkü sihirbaz, genç prensi ve prensesi etkisi altına alıp bu ülkeyi kendisi yönetmek istiyormuş. Böylece dünyanın en zengin ve en güçlü adamı olacakmış.
......... Ertesi gün Prens Onur, Billur Prenses'in sarayına gitmiş. Sihirbaz yine görünmez olup Prens Onur'un peşine takılmış. Prens Onur gelince Billur Prenses aynanın üzerindeki zümrütü alıp gizli geçidi açmış. Prens Onur'u kütüphane odasına götürüp buradaki bütün kitapları okumasını istemiş. Sihirbaz da sessizce onların arkasından süzülüp kütüphaneye girmiş. O da Prens Onur'la birlikte okumaya başlamış. Prens Onur o günden sonra her gün saraya gelip kütüphanedeki kitapları okumuş. Sihirbaz de her gün görünmez olup Prens Onur'la birlikte kütüphaneye geliyor, o da okuyormuş.
.........Nihayet Prens Onur bütün kitapları okuyup bitirmiş. Billur Prenses'e "Okuduğum kitapların hiç birinde bu kötülüklerin nasıl sona erdiği anlatılmıyor. Acaba hala okumadığım bir kitap var mı?" diye sormuş. ......... Billur Prenses "Bu sorunuzun cevabını yarın öğreneceksiniz" diye cevap vermiş.
......... Prens Onur o gece hiç uyuyamamış. Bütün gece merak içerisinde düşünüp durmuş. Sihirbaz da ertesi günü sabırsızlıkla bekliyormuş. Kötülüğü yok etmenin yolunu öğrenirse, bu ülkeyi eski kötü günlerine döndürmeyi başarabileceğini düşünüyormuş. Sihirbaz "Bu ülkenin adı yine Karanlık Ülke olacak. Ben de Kral olacağım" diyerek bir kahkaha atmış. Onu duyan balıklar korkudan gölün dibine kaçmışlar.
......... Ertesi gün Billur Prenses, Prens Onur'u taşların sırrının gizlendiği salona götürmüş. Prens'ten eski kitabı okumasını istemiş. Sihirbaz yine görünmez olup Prens Onur'u izlemiş. Prens Onur kitabı okurken o da dinlemiş. Prens Onur'la birlikte taşların sırrını öğrenmiş. Prens Onur okumayı bitirip kitabı kapatmış. Yavaşça altın kutuyu açmış. Kitapta anlatılan taşlar kutuda duruyormuş. Sihirbaz taşları görünce "Onları ele geçirmeliyim" diye düşünmüş. Fakat uygun bir plan yapmak üzere bir süre beklemeye karar vermiş.
......... Billur Prenses bilge kişileri toplayarak onlara Prens Onur'un artık tüm bilgileri öğrendiğini bildirmiş. Bilge kişiler düğünün hemen yapılmasına karar vermişler. Billur Prenses ve Prens Onur büyük bir törenle evlenmişler. Akşam olunca düğüne davetli olan herkesin katıldığı bir akşam yemeği vermişler.
......... Sihirbaz da boş durmuyormuş. Yemek salonundaki mumların hepsini sihirli mumlarla değiştirmiş. Sihirli mumlar yanınca bütün salona hoş bir koku yayılmış. Bu koku saraydan dışarı çıkıp bütün ülkeyi kaplamış. Bu kokuyu duyan herkes bulunduğu yerde uyuyakalmış. Billur Prenses ve Prens Onur da yemek masasının başında uyuyorlarmış. Sihirbaz hemen aynanın arkasındaki odaya gitmiş. Taşların sırrının gizlendiği altın kutuyu açmış. Altın zinciri çözüp beş tane değerli taşı almış. Taşların sırrı artık ona aitmiş. Altın kutuyu kapatıp odadan ayrılmış. Aynanın üzerindeki zümrütü yerine koyup kapıyı kapatmış. Hemen gidip çaldığı beş tane değerli taşı göle atmış. Taşlar gölün dibindeki çamurların arasına karışıp sonsuza dek kaybolmuşlar.
......... Sihirli mumların hepsi yanıp bitince Billur Prenses uyanmış. Havanın çok karanlık olduğunu fark edip pencereden dışarı bakmış. Dağların eteklerindeki ormanların yanıp yok olduklarını görmüş. Nehirlerden su yerine çamur akıyormuş. Gölün suları da berraklığını yitirmiş. Bütün ülke sislerle kaplıymış. Güneş bile artık görünmüyormuş.
......... Billur Prenses hemen Prens Onur'u uyandırmış. Prens Onur ülkenin halini görünce çok şaşırmış. Hemen koşup aynanın arkasındaki kapıyı açmışlar. Taşların sırrının gizlendiği salona girmişler. Altın kutu masanın üzerinde duruyormuş. Fakat kutuyu açınca zincirin söküldüğünü ve taşların yerinde olmadığını görmüşler.
.........Saraya her gün ülkeden kötü haberler geliyormuş. Tarlalardaki ekinler, ağaçlardaki meyvalar çürümüşler. İnsanlar yiyecek yemek ve içecek su bulamıyormuş. Salgın hastalıklar başlamış. Halk hırsızlardan şikayetçiymiş. Bütün kapılara yeniden kilitler takılmış. Kısa bir süre sonra salgın hastalık saraya kadar yayılmış. Billur Prenses'in annesi ve babası da hastalanmış. Sarayın doktorları çok uğraşmışlar ama onları iyileştirmeyi başaramamışlar.
.........Billur Prenses çok üzgünmüş. O kadar çok ağlamış ki saraydaki mendillerin hepsi ıslanmış. Prens Onur, Billur Prenses'e gözyaşlarını toplaması için gözyaşı şişeleri vermiş. Akşama kadar bütün şişeler gözyaşıyla dolmuş.
..........Prens Onur dolu gözyaşı şişelerini görünce "Bunu neden daha önce düşünemedim. Hala bir umudumuz var" demiş. Billur Prenses'le birlikte aynanın arkasındaki kapıyı açmışlar. Eskiden taşların sırrının gizlendiği salona gitmişler. Gezginin hikayesini tekrar okumuşlar.
.........Prens Onur "Hazine odasında pek çok değerli taş var. Biz de gezginin yaptıklarını denemeliyiz" demiş.
..........Birlikte hazine odasına gitmişler. Beş tane altın kaseye su doldurmuşlar. Yere bir yıldız çizip kaseleri yıldızın uçlarına yerleştirmişler. Prensesin gözyaşından her bir kaseye birer damla damlatmışlar. Sonra kitapta anlatıldığı gibi her altın kasenin içerisine değerli taşlar koymuşlar. Ertesi gün taşların hepsinin yosun tuttuğunu ve değersiz taşlara dönüştüğünü görmüşler. Bu taşları sudan çıkarıp bir kenara koymuşlar. Taşlar eski hallerine dönüp pırıl pırıl parlamaya başlamışlar. Billur Prenses ve Prens Onur günlerce uğraşmışlar. Hazine odasındaki bütün taşları birer gece suyun içerisinde bekletmişler. Ancak bir türlü parlak kalan taşları bulamamışlar. Sonunda hazine odasında denemedikleri pek az taş kalmış.
.......Prens Onur "Bunlar son taşlar. Eğer bu kez de parlak kalan taşları bulamazsak başka bir çare aramalıyız" demiş.
........Ertesi sabah altın kaselerden dört tanesinin içerisinde pırıl pırıl parlayan, diğerleri gibi bozulmamış birer taş olduğunu görmüşler. Prens Onur yeşil, kırmızı, mavi renkteki taşları sudan çıkarmış. Billur Prenses de elması sudan çıkarıp kurulamış. Fakat beşinci tastaki taşların hepsi değersiz ve yosunluymuş.
........Billur Prenses "En azından dört tane taş geri geldi. Gidip bunları yerine koyalım" demiş.
........Birlikte taşların sırrının gizlendiği odaya gitmişler. Zümrüt, yakut, elmas ve safir taşları altın zincirle birbirlerine bağlamışlar. Sarı opal taşın olması gereken yere zincirle bir düğüm atmışlar. Taşları altın kutunun içerisine yıldız şeklinde yerleştirmişler.
..........Ertesi sabah güneş gökyüzünü aydınlatmış. Ağaçlar yeşermiş, tarlalarda ekinler büyümüş. Değerler Ülkesi yavaş yavaş eski mutlu günlerine dönmüş. Bir süre sonra göl yine eskisi gibi berraklaşmış. Fakat ülkedeki salgın hastalıklar bir türlü sona ermiyormuş. Billur Prenses ve Prens Onur sarı opal taşı geri getirebilirlerse hastalıkların sona ereceğini biliyorlarmış. Hazine odasındaki bütün taşları tekrar suda bekletmişler. Fakat sarı opaltaşını bulamamışlar. Onun yerine iki tane yeşil zümrüt altın kasede bozulmadan kalmış. Billur Prenses ve Prens Onur, bu iki tane zümrüt taşı altın zincirlerin ucuna asıp boyunlarına takmışlar.
.........Sihirbaz ise ülkede her şeyin eskisi gibi iyiye gitmeye başladığını gördükçe hırslanıyor, çok sinirleniyormuş. Billur Prenses ile Prens Onur'un taşları gölün dibinden çıkarmış olduklarını bile düşünüyormuş. Saraya gidip altın kutuyu kontrol etmeye karar vermiş.
..........Billur Prenses ve Prens Onur ise taşların tekrar çalınacağından endişe ediyorlarmış. Onun için devamlı aynanın bulunduğu odada nöbet tutuyorlarmış. Bir öğle vakti sihirbaz görünmez olup saraya gitmiş. Kapıyı açıp aynanın bulunduğu odaya girmiş. Billur Prenses ve Prens Onur da odada nöbet tutuyorlarmış. Prens Onur kapının açılıp kapandığını fark edince "Çok uykum geldi. Biraz uyuyacağım" demiş. Billur Prenses de "Benim de çok uykum var" diyerek yatağına yatmış.
........Sihirbaz bir süre bekledikten sonra onların uyuduğuna inanmış. Aynanın arkasındaki kapıyı açıp doğruca taşların sırrının gizlendiği salona gitmiş. Billur Prenses ve Prens Onur da kapının açıldığını görüp doğruca taşların yanına gitmişler. Görünmeyen bir el altın kutuyu açıyormuş. Sihirbaz taşları yerinde görünce öfkeden çılgına dönmüş. Taşları tekrar çalmak üzereyken güneşin ışıkları Billur Prenses ve Prens Onur'un boyunlarında asılı duran zümrütlerden geçerek sihirbazın durduğu yerde birleşmiş. Billur Prenses ve Prens Onur bu kötülüğü yapanın sihirbaz olduğunu görmüşler.
........Sihirbaz "Çekin şu yeşil ışıkları üzerimden! Güçlerimi kaybediyorum! Yok oluyorum!" diye bağırarak çırpınmaya başlamış. Billur Prenses ve Prens Onur zümrütleri tutarak güneşe doğru kaldırmışlar. Işıklar çoğalmış. Sihirbaz yeşil ışıkların altında kaybolup gitmiş.
.........Prens Onur altın kutuyu kapatmış. Birlikte odalarına dönmüşler. Az sonra bir doktor telaşla yanlarına gelip ülkede yeni bir salgın hastalık görüldüğünü haber vermiş. Billur Prenses, Prens Onur'a "Sarı opal taşı mutlaka bulmalıyız. O taşı bulamazsak eskisi gibi mutlu olamayacağız" demiş. Prens Onur da "Sağlık olmadan mutluluk da olmuyormuş" demiş. Günlerce hazine odasında uğraşmışlar. Fakat hazine odasındaki hiç bir opal taş ertesi güne parlak olarak kalmıyormuş.
..........Bir gün ülkedeki balıkçılar uzun süre sonra ilk kez gölde balık avlayabilmişler. Göl eskisi gibi balıklarla doluymuş. Bu olayı kutlamak için bir şenlik düzenlemişler. Billur Prenses ve Prens Onur da bu şenliğe katılmışlar. Balıkçılar tuttukları en büyük balığı onlara hediye etmişler. Sarayın aşçısı da balığı pişirmek için hemen orada temizlemeye başlamış. Balığın karnından yumurta gibi parlak sarı opal bir taş çıktığını görünce hayretle bağırmış. Hemen koşup taşı Billur Prenses'e vermiş.
..........Billur Prenses "Bu aradığımız taş olabilir" demiş. Prens Onur da "Hemen saraya gidip anlayalım" demiş. Billur Prenses ve Prens Onur saraya dönüp hazine odasına gitmişler. Opal taşı altın kasedeki suya koymuşlar. Bütün geceyi balığın karnından çıkan opal taşın ertesi güne parlak kalmasını dileyerek geçirmişler. Ertesi sabah hazine odasına gittiklerinde, taşın suyun içinde pırıl pırıl parladığını görünce çok sevinmişler. Sarı opal taşı, taşların sırrının gizlendiği salondaki altın kutuya koymuşlar. Altın zincirle diğer taşlara bağlamışlar. Böylece yıldız tamamlanmış.
.........Kısa bir süre sonra ülkedeki hastalar iyileşmeye başlamışlar. Billur Prenses'in annesi ve babası da sağlıklarına kavuşmuşlar. Değerler Ülkesi sonunda eski güzel ve mutlu günlerine geri dönmüş.
........Billur Prenses ve Prens Onur bu olayları bir kitaba yazmışlar. Gelecekte ülkeyi yönetecek olanların okuması için kitabı, altın kutuyla gezginin hikayesini anlatan kitabın yanına koymuşlar. Uzun yıllar mutlu ve sağlıklı yaşamışlar. Onların hikayesini çocukları, torunları, hatta torunlarının da torunları okumuş. |
| | | CASA Vip Özel Üye
Mesaj Sayısı : 56 Yaş : 46 İş/Hobiler : dünya işleri yapıyorum ahirete hazırlanıyorum Nerden : bursa Kayıt tarihi : 25/03/10 başarı sistemi : 2
| | | | MAMİ Vip Özel Üye
Mesaj Sayısı : 266 Yaş : 51 İş/Hobiler : av,balık,hız,motor,define Nerden : MANİSA Kayıt tarihi : 26/03/10 başarı sistemi : 3
| Konu: Geri: ÇOK UZUN YILLAR ÖNCE DÖRT TANE DAĞIN ORTASINDA Cuma Nis. 30, 2010 5:52 am | |
| S.A...Vay METİN ABİ M vayyyyyyyyy,vaaaaaaaaaaaaaaaaaaaay...!!!!!!... Usta m senin eline düştüyse işi zor demektir... | |
| | | | ÇOK UZUN YILLAR ÖNCE DÖRT TANE DAĞIN ORTASINDA | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |