Sasani İmparatorluğu (
Sasani Devleti veya Sasaniler) (ساسانیان), dördüncü İran Hanedanlığı ve ikinci [Pers İmparatorluğu[/url]'nun adıdır (
224 -
651). Sasani İmparatorluğu, son
Arşaklı hanedanı (Partlar) kralı IV. Artabanus'u yenmesinin ardından I. Ardeşir tarafından kurulmuş, son Sasani hükümdarı Şehinşah (Krallar kralı) III. Yezdigirt'in (632-651), erken
Halifelik'le yani ilk İslam Devleti ile girdiği 14 senelik mücadeleyi kaybetmesiyle sona ermiştir. İmparatorluğun sınırları bugünkü
İran, ,
Ermenistan,
Afganistan, Türkiye'nin doğu bölgesi,
Suriye'nin bir kısmı,
Pakistan,
Kafkaslar,
Orta Asya ve
Arabistan'ın tamamını kapsıyordu. II. Hüsrev'in hükümdarlığı (590-628) sırasındaMısır,
Filistin ve MISIR da kısa süreli olarak imparatorluğa dahil oldu. Sasaniler, imparatorluklarını 'İranşehr' ايرانشهر (Iranshæhr) 'İranlıların (Aryanların) memleketi' diye adlandırırlardı.
Sasani dönemi, Geç İlkçağ'ı kapsayarak İran Tarihi'nin en önemli ve etkili dönemlerinden biri olarak kabul edilir. Bir çok yönüyle Sasani dönemi, Pers medeniyetinin en önemli başarılarına tanıklık etmiş ve İran'ın müslümanlar tarafından fethedilmesi ve İslamlaşmasından önceki son büyük İran İmparatorluğu olmuştur. İran, Roma medeniyetini Sasani döneminde farkedilir şekilde etkilemiştir. Kültürel etkisi imparatorluk sınırlarının çok ötesine, Batı Avrupa Çin'e ve
Hindistan'a kadar ulaşmıştır. Ayrıca bu kültürel etki Avrupa ve Asya ortaçağ sanatının oluşmasında göze çarpan bir rol oynamıştır.
METİN GENE YARAMAZLIK YAPMIŞSIN HAKKINDA ŞİKAYET VAR.......
Bu etki erken dönem İslam dünyasına kadar taşındı. Hanedanın kendine has ve aristokratik kültürü, İran'ın fethini bir Pers Rönesansına dönüştürdü. Daha sonra İslami olarak adlandırılan kültürün, mimarinin, yazımın ve diğer becerilerin çoğu Sasani İranlılarından daha geniş Müslüman dünyasına aktarılmıştır.
Sasani İmparatorluğu'nun Tarihi
Kuruluşu ve Erken Tarihi (205-310
Sasani Hanedanı, 3. yüzyıl başlarında bugünkü İran'ın Persis eyaletinin hükümdarlığını ele geçiren tanrıça Anahita'yı takibeden rahiplerin soyundan gelen I. Ardeşir tarafından Persis'te Pars ya da Fars vilayeti Istakhr şehrinde kurulmuştur.
Babası Babak (Papag) (Papak ve Babak diye de okunur), ilk başlarda küçük bir şehir olan Kheir'in yöneticisiydi.
205'te Bazrangidler'in son kralı olan Gocihr'i tahttan indirmeyi başararak kendini yeni hükümdar olarak ilan etti. Bazrangidler,
Partlara (Arşaklılara) bağlı olarak Persis'in yerel yöneticiliğini yapıyorlardı. Annesi Rodhagh, Peris eyalet valisinin kızıydı. Sasani ismi I. Ardaşir'in baba tarafından dedesi olan Sasan'dan gelir. Sasan, Anahita Tapınağı'ın başrahibiydi.
Pabag'ın yerel gücü ele geçirme çabaları, o sıralar
Mezopotamya'da kardeşi VI. Vologases[/url] ile hanedanlık mücadelesi veren
Arşaklı İmparatoru IV. Artabanus'un gözünden kaçtı. Pabag ve en büyük oğlu Şapur, Arşaklılar arasında çıkan bu problemlerden faydalanarak güçlerini bütün Persis'e yayabildiler. Devam eden olaylar kaynakların yetersizliği yüzünden açık değildir. Fakat, 220 civarında Pabag'ın ölmesiyle, o sırada Darabgird'in valisi olan Ardeşir[/url]'in en büyük kardeşi olan Şapur'la bir güç mücadelesine girdiği kesindir. Kaynaklar, Şapur'un
222 yılında kardeşiyle bir toplantıya giderken bir binanın çatısının üstüne düşmesi sonucu öldüğünü söylerler.
Bu noktada, Ardeşir, başkentini Persis'in daha güneyine kaydırdı ve
Firuzabad'da (Ardaşir-Khwarrah, daha önce "Gur", günümüzde Firuzabad) yeni bir başkent kurdu. Yüksek dağlarla iyi desteklenen ve dar geçitler arasında kolayca savunulabilen şehir, Ardaşir'in daha fazla güç kazanma çabalarının merkezi oldu. Şehir, büyük ihtimalle Darabgird'den örnek alınan yüksek ve çember şeklinde bir duvarla çevrelenmişti. Kuzey taradında günümüzde hala kalıntıları duran büyük bir saray bulunmaktaydı.
Persis'te egemenliğini kuran I. Ardeşir, Fars'ın yerel prenslerinden feodal sadakat talep ederek ve
Kerman,
İsfahan,
Susa, Mesene komşu eyaletlerinin de kontrolünü ele geçirerek süratle topraklarını genişletti. Bu genişleme, I. Ardeşir'in derebeyi olan IV. Artabanus'un gözünden kaçmadı. IV. Artabanus ilk başta Khuzestan valisine 224 yılında Ardeşir üzerine gitmesini emretti fakat bu Ardeşir için kesin bir zaferle sonuçlandı. Artabanus bu sefer yine 224'te kendisi saldırdı. IV. Artabanus orduların çarpıştığı Hormizdeghan'da öldürüldü. I. Ardeşir, sona eren
Part İmparatorluğu'nun (Arşaklılar'ın) batı vilayetlerini ele geçirmeye devam etti. 226 yılında,
Ktesifon (Tizpon) şehrinde İran'ın yegane hükümdarı olarak taç giydi ve Şehinşah (Kralların Kralı ya da Şahlar Şahı) ünvanını aldı. (Yazıtlar Adhur-Anahid'ten Kraliçeler Kraliçesi olarak bahseder, fakat Ardeşir'le ilişkisi henüz başlamamıştı.) Böylece, 400 senelik
Part İmparatorluğu sona ererek, 4 asırlık Sasani hakimiyeti başladı.
Uploaded with
ImageShack.usI. Ardeşir, ilerleyen bir kaç yıl içinde, imparatorluk etrafında yerel isyancıları takibederek
Sistan, Gorgan,
Horasan,
Merv Türkmenistan'ında),
Belh, ve
Harezm vilayetlerini de ele geçirerek imparatorluğunu doğu ve kuzeybatı yönlerinde genişletti.
Bahreyn'i ve
Musul'u da Sasani egemenliğine aldı. Sonraki Sasani yazıtları, Kuşan,
Turan ve Mekran krallarının da Ardeşir'e tabi olduklarını iddia etseler de, nümizmatik kanıtlar bu kralların Ardeşir'in oğlu olan I. Şapur'a tabi olduklarını gösterir. Batı'da Hatra, Ermenistan Krallığı ve Adiabene'ye yapılan saldırılar daha az başarılı oldu.
Uploaded with
ImageShack.usI. Ardeşir'in oğlu I. Şapur'un annesi bir Part kralının, büyük ihtimalle IV. Artabanus'un ya da Suren-Pahlav klanının üyelerinden birinin kızıydı. I. Şapur, bu ilerlemeyi devam ettirdi.
Baktria'yı ve Kuşan'ı fethetti. Roma'ya karşı birden fazla seferi yönetti. Roma topraklarının içine kadar ilerleyen I. Şapur,
Antakya'yı ele geçirdi ve talan etti (253 veya 256). En sonunda Roma İmparatorları III. Gordian[/url]'ı,
Arap Philip'i ve
Valerianus'u mağlup etti. Sonuncusu Edessa savaşından sonra 259 yılında İran tarafından hapsedildi. Bu olay uzun süre Romalılar için çok büyük bir utanç kaynağı oldu. I. Şapur, zaferini Nakş-ı Rüstem'de etkileyici kaya kabartmaları oyarak kutladı. 260 ve 263 yılları arasında bu yeni kazanılan bölgelerden bir kısmı bir Roma müttefiki olan Odanathus'a kaptırıldı.
Nakş-ı Rüstem'de bir kaya kabartması. Şapur'un arkasında, elleri kralın elleri tarafından sıkıca tutulmuş İmparator Valeryan; kralın önünde tek dizi üzerinde eğilen Arap Philip, ve kralın atının ayakları altında yatan gövde III.Gordian'a ait. I. Şapur'un yoğun gelişme planları vardı. Bir çok şehir kurdu. Bunların bir kısmına Roma topraklarından göçenler yerleşti. Bunlara Sasani yönetimi altında inançlarını özgürce yaşayan Hıristiyanlar da dahildi. Bişapur ve Nişabur şehirleri onun ismiyle adlandırıldı. I. Şapur özellikle
Maniheizm'i destekledi. Mani peygamberini (
Mani'yi) korudu ve yurtdışına Maniheist misyonerler gönderdi. I. Şapur ayrıca bir Babilon hahamı olan Neherdea'lı Samuel'le arkadaşlık kurdu. Bu arkadaşlık yahudiler için bir avantajdı ve kendilerine karşı uygulanan baskıcı kanunlardan bir mühlet rahatlamalarını sağladı.
Daha sonra gelen krallar I. Şapur'un dini toleransını tersine çevirdile. I. Şapur'dan sonra gelen I. Behram (273-276) Magi'nin baskısı sonucu olarak Mani'ye ve onu takibedenlere işkence uyguladı. I. Behram Mani'yi hapsetti ve öldürülmesini emretti. Efsaneye göre Mani, idamını beklerken öldü.
II. Behram (276-293) babasının din politikasını devam ettirdi. Zayıf bir yöneticiyid ve birden fazla batı eyaletini Roma imparatoru
Carus'a (282-283) kaybetti. Hükümdarlığı esnasında, yarım yüzyıldır İran tarafından yönetilen Ermenistan'ın büyük bir bölümü
Diocletianus'a (284-305) teslim edildi.
293 yılında kısa bir süre tahtta kalan III. Behram[/url]'dan sonra
Nerseh hükümdar oldu (293-302). Nerseh Romalılar'la yeni bir savaşa kalkıştı. Fırat'ya Calinicum yakınlarında İmparator
Galerius'a (
305-
311) karşı kazanılan erken bir zaferden sonra, Ermenistan'da 297 yılında ani bir baskın sonucu tuzağa düşürülen Nerseh yenildi. Bunun ardından varılan anlaşmayla, Sasaniler Dicle ırmağının batısındaki bütün toprakları teslim ettiler ve Ermenistan'ın ve Gürcistan'ın iç işlerine karışmamayı kabul ettiler. Bu büyük hezimetin ardından 301 yılında istifa eden
Nerseh bir sene sonra acı ve üzüntü içinde öldü. Nerseh'in oğlu II. Hürmüz(302-309) tahta oturdu. Sistan ve Kuşan'daki isyanları bastırsa bile, II. Hürmüz de bir başka zayıf lider olarak asilleri kontrol etmeyi başaramadı ve bir av sırasında
309 yılında Bedeviler tarafından öldürüldü.
İlk Altın Çağı (309-379)
II. Hürmüz'ün ölümünün ardından, güneyden gelen Araplar, Sasani krallarının doğum yeri olan Fars vilayeti de dahil olmak üzere güney şehirlerini yağmalayıp harabetmeye başladılar. Bu arada, İran asilleri II. Hürmüz'ün en büyük oğlunu öldürdüler, ikincisini kör ettiler ve daha sonra Roma topraklarına kaçan üçüncüsünü de hapsettiler. Taht, II. Hürmüz'ün eşlerinden birinden henüz doğmamış olan çocuğuna kalmıştı. II. Şapur daha annesinin karnındayken tahta geçen ilk kral olarak bilinir. Taç, annesinin karnına konmuştu. Şapur ismindeki bu çocuk böylece hükümdar olarak doğdu. Gençliğinde, imparatorluk annesi ve asiller tarafında idare edildi. Büyüdüğünde ise, gücü hemen eline alan II. Şapur, aktif ve etkili bir hükümdar olduğunu kanıtladı.
II. Şapur öncelikli olarak küçük ama disiplinli ordusuyla güneydeki Araplar'ın üzerine yürüyerek onları mağlup etti ve böylece imparatorluğun güney bölgelerini güven altına aldı.Zarinkoob, p. 206. Daha sonra batıda Romalılara karşı ilk seferini başlattı. Başlangıçta başarılı olan bu saldırılar Singara Kuşatması'nın ardından doğu sınır boylarındaki göçebe baskınları yüzünden durmak zorunda kaldı. Bu baskınlar,
İpek Yolu'nun kontrolü için stratejik açıdan önemli bir yer olan Maveraünnehir'i tehdit etmeye başladı. Buna ilaveten, II. Şapur'un ordusu batıda yeni ele geçirilen yerleri tutmak için yeterli değildi. II. Şapur, bundan dolayı II. Konstantin'le iki tarafın da belli bir süre birbirlerinin topraklarına saldırmamasını öngören bir barış anlaşması imzaladı.
II. Şapur daha sonra doğulu göçebelerle karşılaşmak için Transoksanya tarafına doğuya doğru ilerledi. Orta Asya kabilelerini ezerek bölgeyi yeni bir vilayet olarak istila etti. Bugün Afganistan olarak bilinen bölgenin fethini tamamladı. Bu zaferi kültürel yayılma takibetti. Böylece Sasani sanatı Türkistan içlerine ve Çin'e kadar yayıldı. II. Şapur, göçebe kralı Grumbates ile birlikte,
359 yılında Romalılar'a karşı ikinci seferini düzenledi. Bu sefer, ordusunun bütün gücünü ve göçebelerin desteğini de yanında götürdü. Çok başarılı geçen seferle birlikte, toplam beş Roma vilayeti İranlılar'ın eline geçmiş oldu.
II. Şapur, sert bir dini politika yürüttü. Hükümdarlığı sırasında, Zerdüştilik'in kutsal metinleri olan
Avesta'nın toplanması tamamlandı. Ayrıca Hıristiyanlar baskı ve işkence görmüşlerdir. Bu olay, Roma İmparatorluğu'nun Büyük Konstantin (
324-
337) tarafından Hıristiyanlaştırılmasına bir tepkiydi. I. Şapur gibi II. Şapur da nispeten özgürlük içinde yaşayan ve bu zaman diliminde önemli avantajlar yakalayan yahudilere karşı dostane kaldı (bknz. Raba (Talmud)).
Şapur öldüğünde, İran İmparatorluğu hiç olmadığı kadar güçlenmiş, doğudaki düşmanlarla uzlaşılmış ve
Ermenistan İran kontrolü altına girmişti.
Ara Tarihi (379–498)
Behram-ı Gur[/url], Fars edebiyatında ve şiirinde önemli bir gözdedir. "Behram ve Hindli prenses, siyah çadırda." Büyük Azeri şairi
Nizami'nin bir
Xamsa (Beşlik) tasviri. 16. yüzyıl ortası,
Safevi dönemi.
İran, II. Şapur[/url]'un ölümünden I. Kavad[/url]'ın (
483-
531) taç giymesine kadar Bizans İmparatorluğu'yla girişilen bir kaç savaşın dışında nispeten durağandı. Bu zaman dilimi boyunca, Sasaniler'in din politikası kraldan krala önemli ölçüde değişiklik gösterdi. Üstüste gelen zayıf liderlere rağmen, II. Şapur zamanında oluşturlan yönetim sistemi kuvvetli kalarak imparatorluğun etkili şekilde işlemesini sağladı.
II. Şapur
370 yılında öldüğünde, üvey kardeşi II. Ardeşir'e (
379-
383; Kuşanlı Vahram'ın oğlu) ve onun oğlu olan III. Şapur[/url]'a (
383-
388) güçlü bir imparatorluk bırakmıştı. Fakat ikisi de II. Şapur'un kabiliyetlerini gösteremediler. III. Şapur'un yarı kardeşi olarak yetiştirilen II. Ardeşir kardeşinin yokluğunu dolduramadı. III. Şapur'un ise bir şey başarayamayacak kadar melankolik bir karakteri vardı. IV. Behramda (
388-
399) babası kadir pasif olmasa da imparatorluk için önemli bir şey başaramadı. Bu zaman zarfında Ermenistan Roma ve Sasani imparatorlukları arasında anlaşma sonucu paylaşıldı. Sasaniler Büyük Ermenistan üzerindeki hakimiyetlerini yeniden kurarken, Bizans İmparatorluğu batı Ermenistan'ın küçük bir bölümünü elde tuttular.
IV. Behram'ın oğlu olan I. Yezdigirt[/url] (
399-
421) çoğunlukla imparator I. Konstantin'le karşılaştırılır. Onun gibi, hem fiziksel hem de diplomatik açıdan kuvvetliydi. Romalı muadili gibi I. Yezdigirt de fırsatçıydı. Büyük Konstantin gibi, I. Yezdigirt de dini tolerans uyguladı ve dini azınlıkların yükselmesi için onlara özgürlük sağladı. Hıristiyanların eziyet görmelerine engel oldu. Üstelik bunun aksini uygulayan asilleri ve rahipleri de cezalandırdı. Onun dönemi nispeten huzurlu geçen bir zaman dilimi oldu. Romalılar'la uzun süren bir barış antlaşması imzaladı. Hatta genç II. Theodosius'u (
408-
450) koruması altına aldı. Ayrıca bir Yahudi prensesiyle evlenerek Narsi adında bir oğlu oldu.
I. Yezdigirt'in halefi, en çok bilinen Sasani krallarından biri ve birçok efsanenin de kahramanı olan oğlu
V. Behram'dır (
421-
438). Bu efsaneler Sasani İmparatorluğu'nun Araplar tarafından yıkılmasının ardından bile devam etti.
V. Behram, daha çok bilinen adıyla Behram-ı Gur,babası I. Yezdigirt'in bir Arap hanedanı olan El-Hirah tarafından yardım gören asilzadelerin muhalefetleri neticesinde aniden ölmesinin (ya da suikaste uğraması) ardından tacı ele geçirdi. V. Behram'ın "annesi Soşandukht", Yahudi Eksilarçı'nın kızıdır.
427 yılında göçebe
Eftalitelerin doğuda başlattıkları işgali durdurdu. Böylece,
Buhara (günümüz Özbekistan'ında) demir paralarında portesi yüzyıllar boyunca kalacak şekilde etkisini Orta Asya içerlerine kadar genişletti. V. Behram, Ermenistan'ın İran'a bağlı kralını azlederek, orayı bir eyalete çevirdi.
V. Behram, cesaretinin, güzelliğinin, Romalılara, Türklere, Hindistanlılara ve Afrikalılara karşı elde ettiği zaferlerinin, avcılık ve aşk maceralarının konu alındığı hikayelerin anlatıldığı Fars geleneğinde sevilen bir isimdir. Behram-ı Gur olarak adlandırılır. Gur, yaban eşeği anlamına gelir. Avcılığa merakına, özellikle yaban eşeği avlamayı sevmesine atıftır. Altın çağın zirvesinde bir kralı sembolize eder. Tacını erkek kardeşiyle giriştiği mücadele ve yabancı düşmanlarla savaşması sayesinde kazanmıştı; fakat kendisini avcılıkla ve saray maiyetinde meşhur kadınlar grubu ve nedimleriyle düzenlediği partilerle eğlendirirdi. Saray zenginliğini ve refahını kendinde sembolleştirmişti. Hükümdarlığı süresince, Sasani Edebiyatı'nın (Pehlevi Edebiyatı'nın) en önemli eserleri yazıldı ve Sasani Müziği'nin dikkate değer parçaları bestelendi. Polo gibi sporlar kraliyet uğraşları arasına girdi. Bu gelenek günümüzde hala bazı krallıklarda devam ettirilmektedir.
V. Behram'ın oğlu III. Yezdigirt[/url] (
438-
457) adaletli, ılımlı bir hükümdardı. Fakat I. Yezdigirt'ın aksine azınlık dinlerine özellikle Hıristiyanlar'a karşı sert bir politika uyguladı.
II. Yezdigirt hükümdarlığının başlarında, Hindli müttefikleri de dahil olmak üzere farklı uluslardan oluşan karma bir ordu kurarak, Fars topraklarında Karrhe yakınlarında
istihkam kuran (müteakip seferler için Romalılar[/url] tarafından uygulanan bir hile) Doğu Roma İmparatorluğu[/url]'na saldırdı. Yezdigirt ağır bir selle karşılaşmasaydı şaşkınlık geçiren Romalılar karşısında Roma içlerine kadar ilerleyebilecekti. Bizans imparatoru II. Theodosius komutanını II. Yezdigirt'in kampına göndererek barış çağrısında bulundu.
441 yılında devam eden görüşmeler neticesinde iki imparatorluk da karşılıklı olarak sınırlarına
istihkam oluşturmayacaklarına dair söz verdiler. II. Yezdigirt daha kuvvetli olmasına rağmen Kidarite Krallığı'nın Parthia ve Harezmiya'daki akınları sebebiyle daha fazlasını istemedi. Kuvvetlerini 443'te Nişabur'da topladı ve Kidaritelere karşı uzun süreli bir sefer başlattı. Bir çok muharebenin ardından, 450 yılında Kidariteleri mağlup ederek Amu Derya nehrinin ötesine sürdü.
Doğu seferi esnasında ordusundaki Hıristiyanlar'dan şüphelenen II. Yezdigirt hepsini yönetimden ve ordudan uzaklaştırdı. Ardından Hıristiyanlara ve daha az seviyede Yahudilere eziyet etti. Ermenistan'da Zerdüştçülük yeniden oluşturmak için, Ermeni Hıristiyanlarının Vartanantz Savaşı'nda başkaldırışlarını 451 yılında bastırdı. Fakat Ermeniler büyük oranda Hıristiyan olarak kaldılar. Son yıllarında, Kidariteler ile 457 yılındaki ölümüne kadar tekrar savaştı.
II. Yezdigirt[/url]'in daha genç oğlu III. Hürmüz[/url] (457-459) tahta geçti. Kısa hükümdarlığı esnasında, soylular sınıfının desteğini arkasına alan büyük kardeşi I. Firuz ile sürekli mücadele etti. Baktria'da
Akhunlar'la (Eftaliteler) ile savaştı. Firuz tarafından
459 yılında öldürüldü.
5. yüzyıl başlarında,
Akhunlar diğer göçebe gruplarla birlikte İran'a saldırdı. Başlangıçta,
V. Behram ve II. Yezdigirt, bunlara kesin mağlubiyeti zorla kabul ettirdi ve doğu tarafına sürdü. Hunlar 5. yüzyıl sonlarında tekrar gelerek İran'lı I. Firuz'u (
457-
484)
483 yılında yendiler. Bu zaferin ardından, İran'ın doğu bölgelerini işgal eden Hunlar buraları yağmaladılar. Böylece yıllar sonra öçlerini almış oldular.
Bu saldırılar imparatorluğa düzensizlik ve kaos getirdi.
Eftaliteleri yeniden uzaklaştırmayı hedef edinen I. Firuz,
Herat'a giderken çölde
Hunlar tarafından tuzağa düşürülerek öldürüldü ve ordusu yok edildi. Bu zaferin ardından
Herat şehrine doğru ilerleyen
Eftaliteler imparatorluğu kaosun içine attılar. En sonunda, eski bir Fars ailesi olan Karen'den gelme Zarmihr (ya da Sokhra) adında bir soylu, bir derece olsun düzen sağlayabildi. I. Hüsrev zamanına kadar devam edecek olan Hun tehditine rağmen I. Firuz'un kardeşlerinden biri olan Balaş'ı tahta hazırladı. Balaş (
484-
488) yumuşak başlı ve cömert bir kraldı. Hıristiyanlara imtiyazlar sağladı. Yine de, imparatorluğun düşmanlarına özellikle
Akhunlar'a karşı her hangi bir girişimde bulunmadı. Balaş dört yıllık hükümdarlığının ardından kör edildi ve tahttan indirildi (nüfuzlu zenginlere atfedilir). Yeğeni I. Kavad tahta yükseldi.
Behram-ı Gur'u ve arp çalan
Azada'yı tasvir eden kase. Geç 12- erken 13. yüzyıl. I. Kavad[/url] (
488-
531) faal ve reformist bir hükümdardı. Bamdad'ın oğlu Mazdak tarafından kurulan, zenginlerin eşlerini ve servetlerini fakirlerle paylaşmasını talep eden komünistik[/url] bir fırkaya destek verdi. Amacı açıkça, Mazdakilerin doktrinini benimseyerek zengin soyluların ve yükselen aristokrasinin giderek artan etkisini kırmaktı. Bu reformlar, azledilmesine ve Susa'da Oblivyon Kalesi'nde (Lethe) hapsedilmesine neden oldu. Küçük kardeşi İranlı
Jamaspa (Zamaspes) 496 yılında tahta yükseldi. Ama,
498'de kaçan I. Kavad'a
Akhunlar kralı tarafından sığınma verildi.
Jamaspa (
496-
498) I. Kavad[/url]'ın asil sınıfı tarafından azledilmesinin ardından tahta yerleştirildi. Jamaspa iyi kalpli bir kraldı. Köylüleri ve fakirleri rahatlatmak için vergileri azalttı. Ayrıca, yönünü değiştirmesiyle tahtından ve özgürlüğünden olan I. Kavad'ın aksine Mazdakizm'in iyi bir taraftarıydı. Hükümdarlığı, I. Kavad'ın
Heftalite kralı tarafından kendisine verilen büyük bir orduyla imparatorluğun başkentine gelmesiyle son buldu. Jamaspa bağlılık içinde tahttan indi ve tacı kardeşine bıraktı. I. Kavad'ın tekrar dönüşünün ardından hakkında bir bilgiye rastlanılmamaktadır. Fakat, kardeşinin sarayında iyi bir şekilde muamele gördüğüne geniş ölçüde inanılır.