DEFİNECİLER AKADEMİSİ
ÖNCELİKLE SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ...
SİTEMİZDEN YARARLANMAK İÇİN ÜYE OLUNUZ..
AKSİ TAKTİRDE SİTEMİZİN İÇERİĞİ TAM OLARAK GÖRÜNMEYECEKTİR...
DOLAYISI İLE SİTEMİZDEKİ İŞLENMEKTE OLAN KONULARI ve KONULARA YAPILMIŞ OLAN YORUMLARI GÖREMEZSİNİZ.
PAYLAŞIMLARA KATILAMAZSINIZ PAYLAŞIM YAPAMAZSINIZ ..
SİZ GELİN EN İYİSİ ÜYE OLUN...
SIKINTI ZORLUK YAŞAMAYIN..
LÜTFEN GEÇERLİ MSN ADRESİ VERİN..
ÜYE OLDUKTAN SONRA TÜM REKLAMLAR ENGELLER GİZLENECEKTİR..
SANAL ALEMİN NİMETLERİNDEN FAYDALANARAK GİZLENEREK KÜFÜR KAFİR ETMEKLE İNSANLARI KIRMAKLA İNCİTMEKLE AŞAĞILAMAKLA BİR YERE VARILMAZ O SİZİN YETİŞTİRİLME ŞEKLİNİZİN AHLAK YAPINIZIN BASİTLİĞİNİZİN İNSAN OLAMAMANIZIN VERDİĞİ BİR ÖLÇÜYÜ GÖSTERİR..
LÜTFEN ÜYE OLUNUZ...

SAYGILAR : SİTE YÖNETİMİ

DEFİNECİLER AKADEMİSİ
ÖNCELİKLE SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ...
SİTEMİZDEN YARARLANMAK İÇİN ÜYE OLUNUZ..
AKSİ TAKTİRDE SİTEMİZİN İÇERİĞİ TAM OLARAK GÖRÜNMEYECEKTİR...
DOLAYISI İLE SİTEMİZDEKİ İŞLENMEKTE OLAN KONULARI ve KONULARA YAPILMIŞ OLAN YORUMLARI GÖREMEZSİNİZ.
PAYLAŞIMLARA KATILAMAZSINIZ PAYLAŞIM YAPAMAZSINIZ ..
SİZ GELİN EN İYİSİ ÜYE OLUN...
SIKINTI ZORLUK YAŞAMAYIN..
LÜTFEN GEÇERLİ MSN ADRESİ VERİN..
ÜYE OLDUKTAN SONRA TÜM REKLAMLAR ENGELLER GİZLENECEKTİR..
SANAL ALEMİN NİMETLERİNDEN FAYDALANARAK GİZLENEREK KÜFÜR KAFİR ETMEKLE İNSANLARI KIRMAKLA İNCİTMEKLE AŞAĞILAMAKLA BİR YERE VARILMAZ O SİZİN YETİŞTİRİLME ŞEKLİNİZİN AHLAK YAPINIZIN BASİTLİĞİNİZİN İNSAN OLAMAMANIZIN VERDİĞİ BİR ÖLÇÜYÜ GÖSTERİR..
LÜTFEN ÜYE OLUNUZ...

SAYGILAR : SİTE YÖNETİMİ

DEFİNECİLER AKADEMİSİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
DEFİNECİLER AKADEMİSİ

DEFİNE DEFİNECİLİK VE KOLEKSİYONERLİK TREASURE, ANT ANCİENT COİNS
 
AnasayfaAnasayfa  PortalPortal  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  DEFİNE İŞARETLERİ VE ANLAMLARIDEFİNE İŞARETLERİ VE ANLAMLARI  
DEĞERLİ ÜYE ARKADAŞLARIMIZ YENİ YÖNETİMLE DEĞERLİ ÜYE ARKADAŞLARIMIZLA HER KONUDA BİLGİ ALIŞ VERİŞİNDE BULUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ İYİ FORUMLAR
DEGERLİ ÜYELERİMİZ DİĞER KOLEKSİYONERLER SİTEMİZDEDE ÜYE KAYITLARI BAŞLAMIŞTIR HANGİ KATAGORİDE KOLEKSİYON YAPIYORSANIZ VE ELİNİZE GEÇEN SİKKE VE OBJELERİNİN ORTALAMA FİYATLARINI ÖĞRENMEK İSTİYORSANIZ BİZE AİT OLAN wwwdefinecilerkulubu.com ADRESİNE ÜYE OLARAK PAYLAŞIMLARINIZI YAPABİLİRSİNİZ..
En iyi yollayıcılar
catterpillar (457)
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_lcapsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Voting_barsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_rcap 
kepenekli çoban (370)
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_lcapsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Voting_barsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_rcap 
BURAKBEY (347)
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_lcapsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Voting_barsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_rcap 
hattap (345)
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_lcapsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Voting_barsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_rcap 
aslan54 (300)
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_lcapsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Voting_barsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_rcap 
MAMİ (266)
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_lcapsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Voting_barsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_rcap 
SİMBAT (154)
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_lcapsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Voting_barsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_rcap 
menderes1278 (153)
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_lcapsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Voting_barsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_rcap 
selim (111)
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_lcapsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Voting_barsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_rcap 
aslicix67 (109)
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_lcapsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Voting_barsizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Vote_rcap 
kontrol paneli
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz ConfigureProfiliniz
Bilgiler
Seçenekler
İmza
Avatar
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Kwalletmanager Sosyal
Arkadaş ve Tanınmamış
Üye listesi
Grup
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Newmsg Özel Mesaj
Gelen Kutusu
ÖM Gönder
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Kthememgr
Gözlenmiş Konular
Kimler hatta?
Toplam 6 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 6 Misafir :: 1 Arama motorları

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 197 kişi C.tesi Tem. 29, 2017 12:23 pm tarihinde online oldu.
En son konular
» Kahpe saldırı bezele karakol baskını
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeSalı Şub. 01, 2011 1:31 am tarafından kepenekli çoban

» Ashab,ı Kehf,
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePtsi Ocak 31, 2011 3:50 am tarafından kepenekli çoban

» ÖNERİLERİNİZ VE İSTEKLERİNİZ
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePerş. Ocak 20, 2011 1:28 am tarafından kepenekli çoban

» DEFİNECİLİK İŞİ PROFESYONELCE YAPILIR RUHSATLI VE BİLİNÇLİ
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePaz Ocak 16, 2011 7:26 am tarafından sakin adam

» İKİNCİ EL CİHAZ ALIM SATIMI VE TAKASI
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePaz Ara. 26, 2010 2:17 am tarafından kepenekli çoban

» ücretsiz vbullettin sitesi kurmak resimli anlatım,,
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeCuma Ara. 10, 2010 4:18 am tarafından menderes1278

» ITALYA ROMA NARNI
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeCuma Ara. 10, 2010 12:26 am tarafından kepenekli çoban

» İlginç bir saat‏
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePtsi Kas. 29, 2010 11:41 pm tarafından Misafir

» Büyük Sırrın Arkeolojik Keşfi: Nuh Tufanı.
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePaz Kas. 28, 2010 5:15 am tarafından kepenekli çoban

» BULANLAR BULUYOR AMA TEK TEK AMA FARKLI ŞEKİLLERDE
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePaz Kas. 28, 2010 4:20 am tarafından Misafir

» Rüyada Define Görmek.
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePaz Kas. 28, 2010 3:52 am tarafından Misafir

» kıyamet günü
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeC.tesi Kas. 27, 2010 4:34 am tarafından Misafir

» AYAK İŞARETİ (çözülmüş)
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeCuma Kas. 26, 2010 11:27 pm tarafından kepenekli çoban

» 7 DELİK Lİ TAŞ ve TAŞ YIĞMA
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeCuma Kas. 26, 2010 7:04 pm tarafından Misafir

» Arkeolojik Terimler Sözlüğü.
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeCuma Kas. 26, 2010 2:18 am tarafından menderes1278

» MEZAR ÖRNEKLERİ VE MEZARDAN ÇIKAN HEDİYELERİ
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePerş. Kas. 25, 2010 11:52 pm tarafından Misafir

» bir ruhsatlı define kazısından hikayeler
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePerş. Kas. 25, 2010 3:38 am tarafından Misafir

» 3 Yaşında Define Buldu..
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePerş. Kas. 25, 2010 2:43 am tarafından Misafir

» Göz testine buyrun... !!!!
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePerş. Kas. 25, 2010 2:16 am tarafından Misafir

» FAYDALI LİNKLER
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeÇarş. Kas. 24, 2010 8:43 am tarafından kepenekli çoban

» Define Arama İle İlgili Yasal Dayanaklar.. "Define arama ruhsatnamesi"
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeÇarş. Kas. 24, 2010 5:23 am tarafından menderes1278

» Bulunan Defineye Paha Biçilemiyor
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeÇarş. Kas. 24, 2010 5:07 am tarafından Misafir

» ALAN TARAMALAR ,,
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeÇarş. Kas. 24, 2010 5:02 am tarafından Misafir

» minelap 4500
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeÇarş. Kas. 24, 2010 4:00 am tarafından kepenekli çoban

» burada ne görüyorsunuz
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeÇarş. Kas. 24, 2010 2:43 am tarafından Misafir

» Cennet annelerin ayakları altındadır
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeÇarş. Kas. 24, 2010 1:15 am tarafından menderes1278

» MEYVA YETİŞTİRİCİLİĞİ
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeC.tesi Kas. 20, 2010 12:23 am tarafından Misafir

» Piramitlerin Sırrı.
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeCuma Kas. 19, 2010 7:17 pm tarafından Misafir

» Denizli-sandıras dağı-define hayaliyle gölü boşalttılar
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePerş. Kas. 18, 2010 2:40 am tarafından kepenekli çoban

» Tarihten en güzel laf koymalar
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeÇarş. Kas. 17, 2010 7:14 pm tarafından Misafir

Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
google
hitsaati web trafik hizmetleri
döviz
HABERLER
KOD
hava durumu


 

 sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
hattap
Vip Özel Üye

Vip Özel Üye
hattap


Mesaj Sayısı : 345
Erkek Yaş : 55
İş/Hobiler : jeolog
Nerden : anadoludan
Kayıt tarihi : 11/03/09
başarı sistemi : 8
uyarı yok

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Empty
MesajKonu: sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz   sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeÇarş. Haz. 02, 2010 3:48 am

Bundan 700 bin yıl önce insanların, çok iyi inşa edilmiş gemilerle okyanus yolculukları yaptıklarını biliyor muydunuz? Ya da bize “ilkel mağara adamları” olarak tanıtılan insanların, gerçekte günümüzdeki ressamları aratmayacak bir yeteneğe ve estetik anlayışına sahip olduklarını ve günümüz insanlarından hiçbir farkları olmadığını hiç duydunuz mu? 80 bin yıl önce yaşamış olan ve bize evrimciler tarafından “maymun adam” gibi gösterilmeye çalışılan Neandertal ırkının, müzik aletleri yaptığını, giyim-kuşam zevkine sahip olduğunu, kızgın kumlarda biçimli sandaletlerle gezdiğini ve günümüz insanlarıyla tamamen aynı özelliklere sahip olduğunu biliyor muydunuz? Büyük olasılıkla bunların hemen hiçbirini daha önce duymamış olabilirsiniz. Aksine, bu insanların, yarı maymun yarı insan, konuşma yeteneğinden yoksun, dik duramayan, sadece garip hırıltılar çıkaran, vahşi mağara adamları olduğu yanılgısına kapılmış olabilirsiniz. Çünkü bu büyük yalan, yaklaşık 150 yıldır dünyanın dört bir yanında insanlara telkin edilmektedir. Bu telkinin amacı ise, materyalist felsefeyi ayakta tutabilmektir.

Oysa elde edilen tüm arkeolojik, paleontolojik, antropolojik bulgular ve diğer tüm bilimsel gerçekler göstermektedir ki insan, tarihin ilk gününden beri insan olarak var olmuştur. Bundan milyonlarca yıl önce evrimcilerin iddia ettiği gibi maymunsu varlıklar değil, günümüz insanlarından, zekasıyla, zihinsel özellikleriyle, yetenekleriyle hiçbir farkı olmayan insanlar yaşamıştır. İnşa etmiş oldukları medeniyetler de bu gerçeğin delillerinden biridir.

Evrimci bilim adamları, tek hücreden çok hücreye ve ardından maymundan insana doğru uzayan sözde evrim sürecini kendilerince açıklayabilmek için, tarihin gelişimini de senaryolaştırmışlardır. Bunun için ‘ilkel insan’ın yaşam şekline uygun olacağını düşündükleri “mağara devri”, “taş devri” gibi hayali dönemler uydurmuşlardır. “İnsanlar maymunlarla ortak bir atadan türemişlerdir” yalanını savunan evrimciler, bu iddialarını kendilerince kanıtlayabilmek için arayışa girmişler ve arkeolojik kazılarda buldukları her taş ya da ok parçasını veya bir çömleği bu doğrultuda yorumlamışlardır. Oysa karanlık bir mağarada postlara bürünerek oturan, konuşma yeteneği olmayan yarı insan yarı maymun canlılar, yalnızca birer hayal ürünüdür. İlkel insan hiçbir zaman var olmamış, dolayısıyla taş devri hiçbir zaman yaşanmamıştır; bunlar evrimcilerin bir kısım medyanın da yardımıyla oluşturdukları göz boyamalardan başka bir şey değildir.

Biyoloji, paleontoloji, mikrobiyoloji, genetik bilimler başta olmak üzere bilim alanında yaşanan gelişmeler bugün evrim iddiasını tamamen yıkmıştır. Canlı türlerinin birbirlerine dönüşüp evrimleştikleri iddiasının geçersizliği anlaşılmıştır. Aynı şekilde insan da maymun benzeri canlılardan evrimleşmemiştir. İnsan, var olduğu günden bu yana insandır. Var olduğu günden bu yana da yüksek bir kültüre sahiptir. Dolayısıyla “tarihin evrimi” de hiçbir zaman gerçekleşmemiştir.

Medeniyet İlerlediği Gibi Geriler de...

August Comte, Herbert Spencer, Lewis Henry Morgan gibi ideologlar tarafından farklı dönemlerde ortaya atılan ve daha sonra Charles Darwin’in teorisiyle birleştirilen, sosyo-kültürel evrim kavramının yanılgılarına göre, tüm toplumlar ilkellikten medeniyete doğru bir evrim geçirmektedir. 19. yüzyılın sonlarında gelişen ve Birinci Dünya Savaşı döneminde etkisini gittikçe artıran bu yanılgı, ilerleyen yıllarda ırkçılık, sömürgecilik, öjeni gibi bir çok acımasız akım ve uygulamanın sözde bilimsel temelini oluşturdu. Dünyanın değişik bölgelerinde yaşayan farklı kültürlere, renklere, fiziksel özelliklere sahip çeşitli toplumlar bu bilim dışı anlayış öne sürülerek, insanlık dışı muamelelere tabi tutuldu.

Adam Ferguson, John Millar, Adam Smith gibi yazarlar ve düşünürler tüm toplumların dört temel aşamadan geçerek sözde evrimleştiklerini öne sürüyorlardı. Bu dört aşama şunlardı: Avcılık ve toplama, hayvancılık, tarım ve son olarak da ticaret. Evrimci iddialara göre sözde maymunsuluktan yeni kurtulan ilkel insan yaptığı basit aletlerle sadece avlanıyor ve etraftaki bitkileri, yemişleri vs topluyordu, zihni ve yetenekleri biraz daha ilerledikçe evcil hayvan yetiştirmeye başladı, daha sonra tarımla uğraşabilecek kadar gelişti ve en son olarak da ticaretle uğraşabilecek zeka ve yetenek kapasitesine ulaştı. Ancak arkeoloji ve antropoloji gibi bilim dallarında yaşanan gelişmeler ve elde edilen bulgular, “kültürel ve toplumsal evrimin” bu temel iddiasının bir geçerliliğinin olmadığını ortaya koydu. Tüm bunlar yalnızca materyalistlerin, insanı akılsız hayvanlardan evrimleşmiş bir canlı gibi gösterme ve felsefi olarak inandıkları bu masalı bilimde yerleştirme çabalarından başka birşey değildi.

Arkeolojik bulgular, insanlık tarihinin ilk gününden itibaren, toplumların çok ileri kültürlere sahip olduğu dönemler olduğu gibi, çok geri kültürleri yaşadıkları dönemler de olduğunu göstermektedir. Hatta çoğu zaman, son derece zengin medeniyetlerle geri medeniyetler aynı dönem içinde var olmuşlardır. Tarih boyunca, aynı dönemde yaşayan toplumların birçoğunun teknoloji ve medeniyet düzeyleri, sosyolojik ve kültürel yapıları, aynı bugün olduğu gibi birbirinden farklıdır.

Örneğin günümüzde, Kuzey Amerika kıtası tıpta, bilimde, mimaride ve teknolojide oldukça ilerlemiş olmasına rağmen, Güney Amerika’nın çeşitli bölgelerinde teknoloji açısından oldukça geri, dünya ile hiçbir bağlantısı olmayan toplumlar bulunmaktadır. Dünyanın pek çok bölgesinde hastalıklar en ileri görüntüleme teknikleri ve tahlillerle teşhis edilip, son derece modern koşullarda tedavi edilirken, diğer çeşitli bölgelerinde de hastalıkların kötü ruhların etkisiyle meydana geldiği düşünülüp, kötü ruhları kovma ayinleriyle hastalar iyileştirilmeye çalışılmaktadır.

MÖ 3000’lerde yaşayan Sümerler, Eski Mısırlılar, İndus halkı gibi toplumlar, her açıdan günümüzde yaşayan bu kabilelerle –hatta bu kabilelerden ileride olan pek çok toplumla- kıyas kabul etmeyecek bir medeniyete sahiptiler. Demek ki tarihin her döneminde medeniyet açısından gelişmişle geri kalmış, güçlüyle zayıf toplumlar bir arada varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Binlerce yıl önce yaşayan bir toplum, 20. yüzyıldaki bir topluluktan çok daha ileriye gidebilmiştir. Bu da bize gelişimin evrimsel bir süreç içinde oluşmadığını, yani tarih içinde ilkelden medeniye doğru bir gelişim bulunmadığını göstermektedir.

Elbette tarihsel süreç içerisinde her alanda büyük ilerlemeler kaydedilmiş, bilim ve teknolojide büyük gelişmeler sağlanmıştır. Fakat bu değişimleri evrimcilerin ve materyalistlerin iddia ettiği gibi bir “evrim” süreci olarak tanımlamak akılcı ve bilimsel bir yaklaşım değildir. Kültür ve tecrübe birikimi sayesinde teknoloji ve bilim gibi alanlarda sürekli bir gelişme bulunmaktadır. Ancak burada önemli olan nokta şudur; günümüz insanı ile binlerce yıl önce yaşayan bir kişi arasında, nasıl fiziksel özellikler açısından bir fark yoksa, zeka ve yetenek açısından da bir fark yoktur. 20. yüzyıldaki insanların beyin kapasitesi ve zekası daha çok geliştiği için daha ileri bir uygarlığa sahip olduğumuz düşüncesi, evrim teorisinin telkinlerinin sonucu olan yanlış bir bakış açısıdır.

Oysa günümüzde dahi farklı bölgelerdeki halklar farklı anlayışlara ve kültürlere sahip olabilmektedir. Örneğin, bugün Avustralya’daki bir yerlinin ABD’deki bir bilim adamının sahip olduğu bilgiye sahip olmaması onun zekasının ya da beyninin yeteri kadar gelişmediğini göstermez. Çok zeki olmasına rağmen, bu tip bir kabile içinde doğup hayatını sürdüren, hatta elektriği dahi bilmeyen birçok insan olabilir. Ayrıca farklı yüzyıllarda farklı ihtiyaçlar gelişmiş olabilir. Örneğin günümüz moda anlayışı ile Mısırlıların moda anlayışının aynı olmaması bizim kültürümüzün onlarınkinden daha ileride olduğunu göstermez. 20. yüzyılda medeniyetin işareti gökdelenlerken, Mısır döneminde uygarlığın kanıtı piramitler ve sfenkslerdi.

Önemli olan elde edilen bulguların nasıl bir bakış açısıyla değerlendirildiğidir. Darwinist yanılgılarla hareket eden bir kişi, ele geçen her türlü bilgiyi bu ön yargıya göre değerlendirecek, hayali hikayelerle savını desteklemeye çalışacaktır. Bulduğu bir kemik parçasına dayanarak, o bölgede yaşayan insanların neler hissettikleri, günlük yaşamlarını nasıl değerlendirdikleri, aile yapıları, sosyal ilişkileri gibi pek çok detayı ön yargısına uygun şekilde ortaya koyacaktır. Bu kemik parçasından, o dönemde, yarı dik, vücudu tüylerle kaplı, hırıltılar çıkaran, taş aletler kullanan insanların yaşadığı sonucuna varan bir kişi, bilimsel deliller bunu gösterdiği için değil, ideolojisi bunu gerektirdiği için böyle bir hikaye anlatmaktadır. Çünkü elde edilen veriler gerçekte böyle bir manzara ortaya koymamaktadır. Bu hayali manzara, Darwinist zihniyetin yorumlarıyla meydana getirilmektedir. Zira kemik parçalarının, eski dönemlerde yaşamış olan insanların hangi duygularla hareket ettiklerine, günlük yaşamlarında neler yaptıklarına, aralarındaki iş bölümünün nasıl olduğuna dair kesin bilgiler vermeyeceği açıktır.

Her ne kadar evrimci bilim adamları ellerinde hiçbir delil olmadığı halde böyle senaryolar üreterek iddialarını kanıtlamaya çalışsalar da, karşılarına çıkan her bulgu, tarafsız olarak değerlendirildiğinde, onlara bazı gerçekleri çok açık bir şekilde göstermektedir. Bu gerçeklerden biri şudur; insan var olduğu ilk günden beri insandır. Zekası, sanat ve estetik yeteneği gibi özellikleri tarihin tüm dönemlerinde aynıdır. Geçmişte de, evrimcilerin iddia ettikleri gibi ilkel, yarı hayvan yarı insan yaratıklar değil, aynı bizler gibi düşünen, konuşan, sanat eserleri meydana getiren, bir kültür ve ahlak yapısına sahip insanlar yaşamıştır. Birazdan da değineceğimiz gibi arkeolojik ve paleontolojik bulgular kesin ve açık bir şekilde bu gerçeği ispatlamaktadır.

Medeniyetimizden Geriye Kalacaklar...

Bugün sahip olduğumuz dev medeniyetten bundan yüz binlerce yıl sonra geriye ne kalabileceğini bir düşünün. Binlerce yılın kültür birikimi; tablolar, heykeller, saraylar yok olacak, teknolojiye ait neredeyse hiçbir iz kalmayacaktır. Aşınmaya dayanıklı olarak tasarlanan pek çok malzeme dahi belirli bir süre içerisinde –doğal koşullar altında- aşınmaya başlamaktadır. Çelikler paslanmakta, betonlar aşınmakta, toprak altındaki tesisatlar çürümekte, tüm malzemeler onarım gerektirmektedir. Bir de bunların üzerinden on binlerce yıl geçtiğini, binlerce ton yağmura, çok şiddetli rüzgarlara, sellere, depremlere maruz kaldıklarını düşünün. Belki de geriye kalacak olan, aynı geçmişten bize kaldığı gibi, sadece birkaç işlenmiş iri taş parçası olacaktır. Ya da, günümüzün ileri medeniyetlerinden geriye tek bir iz kalmazken, Afrika’da, Avusturalya’da veya dünyanın bir başka yerinde yaşayan kabilelerden geriye bazı izler kalacaktır. Geleceğin bilim adamları bu izlere bakarak, bizim yaşadığımız dönemdeki tüm toplumları “kültürel olarak geri” diye tanımlarlarsa gerçeği ne kadar ifade etmiş olurlar?

Ya da bundan binlerce yıl sonra üzerinde Çince yazılar bulunan bir eseri keşfeden bir kişinin, sadece bu bilgiye dayanarak, Çinlilerin garip işaretlerle birbiriyle anlaşan, geri kalmış bir tür olduğunu öne sürerse, şüphesiz bunun gerçeği yansıtmayan bir yorum olacağı açık değil midir?

Veya şöyle bir örnek düşünelim: Rodin’in “Düşünen Adam” heykeli bütün dünyaca bilinir. Bu heykelin on binlerce yıl sonra geleceğin arkeologları tarafından bulunduğunu farz edelim. Eğer araştırmacıların söz konusu toplumun inançları ve yaşayışı hakkında birtakım ön yargıları varsa ve ellerinde yeterli tarihi belge yoksa, bu heykeli çok farklı şekillerde yorumlayabilirler. O toplumda yaşamış insanların “düşünen bir adama taptıklarını” düşünebilir veya bu heykelin mitolojideki sözde bir tanrıya ait olduğunu iddia edebilirler. Ama bugün biz biliyoruz ki, “Düşünen Adam” heykeli sadece sanatsal amaçlarla yapılmış bir eserdir. Yani, günümüzden on binlerce yıl sonra yaşayan bir araştırmacının elindeki veriler yetersizse ve bir de, o döneme ait ön yargıları varsa, doğruya ulaşması neredeyse imkansızdır. Zira bu heykeli, sahip olduğu ön yargıya göre değerlendirecek ve zihninde buna göre bir senaryo oluşturacaktır. Bu nedenle elde edilen verilerin ön yargısız ve tarafsız bir bakış açısıyla değerlendirilmesi, her türlü taasuptan uzak, geniş düşünerek hareket edilmesi son derece önemlidir.

Unutulmamalıdır ki, bugün elimizde toplumların evrimleştiğine ya da geçmiş toplulukların ilkel olduğuna dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Öne sürülenler sadece varsayımlardan ibarettir ve evrimi savunan tarihçilerin ya da arkeologların taraflı yorumlarına dayanmaktadır. Örneğin, bir mağaranın duvarlarına çizilmiş hayvan figürleri, hemen ilkçağ adamının çizdiği ilkel resimler olarak tanımlanmıştır. Oysa bu resimler, dönemin sanatçılarının sanat anlayışlarını da ifade ediyor olabilirler. Çağının koşullarına göre son derece modern kıyafetler içinde bir sanatçı, yalnızca sanatsal gayelerle bu şekilleri resmetmiş olabilir. Nitekim, pek çok bilim adamı söz konusu mağara resimlerinin, ilkel bir zihnin ürünü olmasının imkansızlığını vurgulamaktadır. Günümüz sanat anlayışının pek çok eseri de, binlerce yıl sonra aynı mantıkla değerlendirilseydi, 21. yüzyıl toplumunun ilkel bir kabile mi yoksa gelişmiş bir medeniyet mi olduğu sorusu birçok tartışmaya neden olabilirdi.

Bundan 50.000 sene sonra günümüz ressamlarının tabloları hiç zarar görmeden bulunsa ve günümüzle ilgili hiçbir tarihi belge kalmamış olsa o dönemin insanları çağımız hakkında ne düşünürlerdi? Van Gogh’un ya da Pablo Picasso’nun eserlerini bulan geleceğin insanları, evrimci mantığa göre hareket ediyor olsalar, günümüz toplumu için nasıl yorumlar yaparlardı? Manzara resmi çizen Claude Monet’den dolayı “daha sanayi gelişememiş, insanlar tarım hayatı yaşıyorlardı” veya Kandinsky’nin soyut resimlerinden dolayı, “henüz okuma yazma bilmeyen gelişmemiş insanlar çeşitli karalamalarla anlaşabiliyorlardı” demek günümüz hakkında onları doğru sonuçlara ulaştırabilir miydi?

Evrimci bilim adamları, kazılar esnasında buldukları kanıtları taraflı bir bakış açısıyla incelemişler, kendilerince teoriyi kanıtlamak için fosillerin üzerinde oynamalar yapmışlar ya da sadece uygun gördüklerini alıp, diğerlerini bir kenara atmışlardır. Aynı oyun, tarihin evrim geçirdiğini göstermek amacıyla da oynanmıştır. (Abram Kardiner, Posthumous Essays by Branislau Malinowski isimli yazının özeti, Scientific American, June 1918, sf.58 ) Amerikalı antropolog Melville Herskovits “tarihin evrimi” görüşünün ortaya çıkış şeklini ve evrimcilerin delilleri değerlendirme biçimini şöyle açıklamaktadır:

Kültürel evrimi savunan her araştırmacı kafasında tasarladığı insan ırkının gelişimi ile ilgili mizansene bir varsayım eklemiştir. Bu yüzden aynı evrim teorisinde bilinçli seçilen kafataslarında olduğu gibi, burada da birbirini izleyen olaylar örnek olarak alınmamıştır. Belirtilen ilerlemelerin çoğu, bir kültürün sadece bir yönünü göstermektedir. (Melville Herskovits, Man and His Works, Knopf: NY, 1950, sf. 467 )

Herskovits’in bu düşüncesini doğrulayan en önemli örneklerden biri, evrimci etnograf Morgan’ın yaptığı çalışmalardan biridir. Morgan, ilkelden gelişmişe doğru evrim süreci yaşadığını iddia ettiği bir toplumun, ataerkil ve tek eşli bir yapıya ulaşmak için geçirdiği evreleri incelemiştir. Ancak bu araştırmayı yaparken, dünyanın dört bir yanında, birbirleriyle hiçbir ilgisi olmayan farklı toplumları örnek olarak almış, ulaşmak istediği sonuca göre bu toplumları bir sıraya dizmiştir. Yüz binlerce kültür içinde neden sadece tezine uygun olan toplumları seçtiği açıkça ortadadır. Herskovits, Morgan’ın tarihi kendi fikirlerine göre nasıl yeniden yorumladığını şöyle açıklamaktadır:

Morgan, tarihte soyu belirleyen ataerkil ve tek eşli sisteme nasıl geçildiğini açıklarken, ilk önce çok ilkel bir Avustralyalı kabiledeki ana erkil yapıyı almış, daha sonra Amerikan Kızılderililerine geçerek, burada nesli belirleyici faktörün erkek olmasını örnek olarak göstermiş, daha sonra protohistorik tarihin ilk devirlerinde erkek egemen, daha çok eşli Yunan kabilelerini sosyal evrim zincirine eklemiş, son olarak da tek eşli, erkek egemen toplum olarak günümüz medeniyetini, göstererek evrim zincirini oluşturmuştur. (Melville Herskovits, Man and His Works, Knopf: NY, 1950, sf.476 )

Herskovits bu hayali zinciri, “bu seri, tarihsel yaklaşım açısından uydurmadır” şeklinde tanımlamaktadır.

Evrimcilerin “İşte Öylesine Hikayeleri”...

Geçmiş medeniyetlerden geriye çoğu zaman taş blokların, kütlesel taş yapıların ya da yüz binlerce yıl öncesinden sadece birtakım taş aletlerin kalmış olması ise son derece olağan bir durumdur. Birtakım taş yapıtlara ve eserlere bakarak dönemin insanlarının sadece taşı kullanıp işleyebilen, teknolojiden uzak geri medeniyetler olduğunu öne sürmek ise makul değildir. Bunlar, çeşitli dogmaların etkisiyle yapılan yorumlar olmak ötesinde bilimsel bir anlam taşımamaktadır. Daha önce de vurguladığımız ve pek çok önde gelen evrimci tarafından da kabul edildiği gibi, elde edilen kalıntılar toplumsal yaşam hakkında bizlere somut bilgiler veremez. Ancak bu bulgular ön yargıların olumsuz etkisinden kurtularak değerlendirilirse, gerçeğe daha yakın yorumlar yapılabilir. Yüz binlerce yıl öncesine ait bir toplumdan geriye, bu toplumlar görkemli ahşap köşklerde yaşıyor, camdan zemini olan estetik villalar inşa ediyor, en estetik iç dekorasyon malzemeleri kullanıyor olsa dahi, bunların yüz binlerce yıl boyunca maruz kalacağı rüzgarlar, yağmurlar, depremler, sellerle aşınmaları neticesinde net deliller kalmayacağı açıktır. Ahşabın, camın, bakırın, tuncun ve diğer çeşitli metallerin doğal koşullarda aşınması en fazla ortalama 100-200 yıl sürmektedir. Yani, aradan geçen 150-200 yıl sonra evinizin beton veya ahşap duvarları aşınıp gidecek, içindeki malzemelerden ise geriye çok az iz kalacaktır. Depreme, sele veya fırtınaya maruz kalınması durumunda geriye kalan izler iyice yok olacaktır. Geriye ancak aşınması çok daha uzun zaman alan blok taş parçaları kalacaktır. Zira, küçük parçalara ayrılan taş malzemeler de ufalanıp gidecektir. Dolayısıyla salt bu taş bloklara dayanarak o dönemde yaşamış toplumların gündelik hayatları, sosyal ilişkileri, inançları, zevkleri, sanat anlayışları hakkında yapılacak yorumların kesinlik taşıması mümkün değildir.

Ne var ki evrimciler mümkün olmayanı yapmaya çalışmakta, birtakım buluntuları hayali yorumlarla süsleyip, çeşitli senaryolar üretmektedirler. Gerçekleri saptırarak hikayeler üretmek, aslında bazı evrimciler tarafından da bizzat eleştirilen bir durumdur. Hatta bu yaklaşımın bir de ismi vardır: “İşte öylesine hikayeler.” Bu isim evrimci paleontolog Stephen Jay Gould’un, İngiliz öykü yazarı ve şair Rudyard Kipling (1865-1936) tarafından 1902 yılında yayınlanan aynı isimli kitaba atfen yaptığı eleştiriden gelmektedir. Kipling, çocuklara yönelik hikayelerini derlediği bu kitabında; canlıların çeşitli organlarını nasıl kazanmış olabileceğine dair hayal gücüne dayalı gelişimsel masallar anlatmıştı. Örneğin Kipling, filin hortumunu anlattığı hikayesinde şunları yazıyordu:

Günün birinde bir yavru fil annesinin gerektiği kadar yakınında durmuyordu. Nehrin parlak sularını gördü ve meraklı bir şekilde kıyıya yanaştı incelemeye koyuldu. Suyun yüzeyinde çıkıntı yapan bir tümsek vardı ve bunun ne olduğunu merak eden fil yavrusu daha yakından bakmak için suya doğru eğildi. Birdenbire o tümsek yukarı fırladı ve küçük filin burnunu yakaladı. [Bu, bir timsahtı]… Sonra filin yavrusu kalçasının üzerine oturdu ve kendisini geri itmeye başladı, itti, itti ve burnu giderek uzamaya başladı. Ve timsah çırpınarak kıyıya doğru çekildi ve kuyruğunun darbeleriyle suyu krema gibi beyaz yaptı; timsah da [filin burnunu] çekti, çekti ve çekmeye devam etti.

Gould da bazı evrimci bilim adamlarını, literatürü, yukarıdaki bu hikayeyle büyük paralellikler gösteren ve hiçbirşeyin kanıtı olmayan işte-öylesine hikayelerle doldurmakla eleştirmiştir. Aynı durum evrim teorisiyle toplumların gelişimini açıklamaya çalışanlar için de geçerlidir. Kipling’in hikayeleri gibi, evrimci sosyal bilimcilerin işte öylesine hikayeleri de sadece hayal gücüne dayanır. Ve aslında, önceleri sadece birtakım hırıltılar çıkararak kaba taş aletler kullanabilen, mağralarda yaşayan, avcılık ve toplayıcılıkla geçinen, sonra geliştikçe tarımla uğraşmaya başlayan, daha sonra diğer madenleri kullanmaya başlayan ve gittikçe zihinsel gelişim göstererek topluluklar şeklinde yaşayıp sosyal ilişkiler kuran sözde insanlık tarihi de suyun kenarında hortumu uzayan filin masalından farklı değildir.

Chauvet Mağarası’ndaki Büyüleyici Resimler

Chauvet Mağarası 1994 yılında keşfedildi ve bulunan resimler, bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı. Bundan önce Ardeche’deki sanat eserleri, Lascaux’daki 20 bin yıllık resimler ya da İspanya Altamira’daki 17 bin yıllık eserler de ilgi çekmişti ama Chauvet’deki eserler çok daha eski bir zamana aitti. Karbon-14 yöntemiyle yapılan tarihlendirme çalışmaları sonucunda, bu resimlerin yaklaşık 35 bin yıllık olduğu ortaya çıktı. National Geographic dergisinde Chauvet’deki eserlerle ilgili şu yorum yapılmaktaydı:

Mağaranın ilk fotoğrafları uzmanlar kadar kamuoyunu da büyüledi. On yıllar boyunca akademisyenler sanatın ilkel çizimlerden canlı, natüralist resimlere doğru kademeli olarak ilerlediği kuramını ortaya koymuşlardı... Daha ünlü mağaralarda yer alan resimlerin yaklaşık iki katı yaşında olan Chauvet’deki resimler, sadece tarih öncesine ait sanatın bulunduğu en yüksek noktayı değil, aynı zamanda sanatın bilinen en eski başlangıcını temsil ediyordu. ( Ağustos 2001, sf. 156 )

Chauvet mağarasındaki Atlar Paneli, yaklaşık 6 metre uzunluğunda bir duvar tablosudur. Saldırı halindeki gergedanlar, gür yeleli atlar, bizonlar, aslanlar ve uzun boynuzlu bir tür sığır sürüsünün resmedildiği bu tablo, hayranlık uyandırıcı bir estetiğe sahiptir. Evrimcilerin ilkel çizimler bekledikleri bir dönemde sanatın bu derece gelişmiş olması, Darwinist iddialara göre açıklanması mümkün olmayan bir durumdur.

Mağara Resimlerindeki Üstün Boya Tekniği

Fransız Pirenelerindeki Niaux Mağarası, eski dönemde yaşayan insanların yaptıkları birbirinden etkileyici resimlerle doludur. Resimler üzerinde yapılan radyokarbon testleri bu eserlerin yaklaşık 14 bin yıl önce yapıldıklarını göstermektedir. Niaux Mağarası’ndaki resimler 1906 yılında gün ışığına çıkarılmışlardır ve o günden bu yana da detaylı olarak incelenmektedirler. Mağaranın en süslü bölümü, Siyah Salon olarak adlandırılan karanlık bir kesimdeki yüksek bir oyuktan oluşan köşedir. Bizon, at, geyik ve dağ keçisi resimlerinin olduğu bu bölümle ilgili olarak, Modern İnsanın Kökeni kitabında Roger Lewin şu yorumu yapmaktadır: “... komposizyonlar, yapılışlarında yaratıcılık ve bilincin etkili olduğu izlenimini vermektedir.” (Roger Lewin, The Origin of Modern Humans, W.H. Freeman and Company, New York, 1993, sf. 193 )

Bu resimlerle ilgili bilim adamlarının ilgisini çeken en önemli unsurlardan biri de kullanılan boyama tekniğidir. Yapılan araştırmalar, bu resimlerde doğal ve yerel kaynakların biraraya getirilerek özel karışımlar elde edildiğini göstermektedir. Şüphesiz bu, ilkellikten henüz çıkmış varlıkların yapamayacağı bir düşünme, planlama ve üretme yeteneğinin göstergesidir. Roger Lewin, bu boyama tekniğini şöyle anlatmaktadır:

Boya yapımında kullanılan maddeler (pigmentler) ve mineral dolgu maddeleri, Üst Paleolitik insanlarca özenle seçilerek, özel bir karışım oluşturmak üzere 5-10 mikrona dek inceltiliyordu. Siyah boya, tahmin edilmiş olduğu gibi, odun kömürü ve manganez dioksitti. Ancak ilgi, daha çok, dolgu maddeleri üzerine yoğunlaşmıştı. Dolgu maddeleri, renklere canlılık verdiği gibi, adından da anlaşılacağı üzere, boyayı kalınlaştırmaya da yarar. Dört değişik türü olduğu anlaşılan bu maddeleri, araştırmacılar birden dörde kadar sıralamışlardır: Talk, barit, potasyum feldispat ve biyotit (mika) ağırlıklı feldispat potasyum. Clottes ve arkadaşları bu dolgu maddelerini kendileri de denemişler ve çok etkili olduğunu görmüşlerdir. (Roger Lewin, The Origin of Modern Humans, W.H. Freeman and Company, New York, 1993, sf. 193 )

Görüldüğü gibi kullanılan teknik, son derece ileridir. Bu da açık bir gerçeği yeniden gözler önüne sermektedir: Geçmişte ilkel olarak adlandırılan herhangi bir varlık yaşamamıştır. İnsan ilk var olduğu günden beri, düşünme, konuşma, akletme, kavrama, değerlendirme, plan yapma, üretme yeteneği olan üstün bir varlıktır.

Tarihin hemen her döneminde ileri ve geri medeniyetler birarada aynı dönem içerisinde var olmuşlardır. Nasıl ki günümüzde bir yanda uzay teknolojisi yaşanırken, diğer yanda dünyanın çeşitli bölgelerinde insanlar ilkel koşullarda yaşamını devam ettiriyorsa, geçmişte de bir yanda görkemli Mısır medeniyeti varken, diğer yanda oldukça geri medeniyete sahip toplumlar var olmuştur. Son derece gelişmiş şehirler inşa eden, ileri bir teknolojiye sahip oldukları bıraktıkları izlerden açıkça anlaşılan Mayalar Venüs’ün yörüngesini hesaplayıp, Jüpiter’in uydularını keşfederken, aynı dönemde Avrupa’nın pek çok bölgesinde insanlar dünyanın güneş sisteminin merkezinde olduğuna inanıyordu. Mısırlılar başarılı beyin ameliyatları yapıyorken, diğer çeşitli bölgelerde insanlar hastalıkların kötü ruhların etkisiyle oluştuğunu sanıyorlardı. Sümerler hukuk sistemleri, edebiyatları, sanat anlayışları, astronomi bilgileriyle Mezopotamya’da köklü bir medeniyet inşa ediyorlarken, dünyanın bir başka köşesinde henüz yazıyı kullanmayan topluluklar vardı. Dolayısıyla, evrimcilerin öne sürdükleri gibi, nasıl ki günümüzde sadece ileri medeniyetler yaşamıyorsa, geçmiş de sadece geri medeniyetlerin var olduğu bir dönem değildi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Empty
MesajKonu: HATTAP İNADIM İNAT DİYORSUNDA   sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeÇarş. Haz. 02, 2010 1:28 pm

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Modern-Humans-Outcompeted-Early-Humans-Because-They-Reproduce-Like-Rabbits-2
Hattap sen insanların geçmişten bu güne aynı görüntüde olduğunu söylüyorsun yani yukarıdaki gibi bu arada Metin ayıp olmuyormu bu yaptığın..................... sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_cool sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_lol

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Ademhavva1zm0
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Adam_eve sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Adam

Hattap sorunun başlığında 700 bin yıl önce diye başlıyor o zaman insanlar gemilerle seyahat ediyorlardı diyelim peki ondan önceki insanlar mağaralarda yaşamış olamazlarmı ?
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Ilk-insan-1 sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Picture01

hattap ın akrabalarından ama bir türlü kabul etmiyor

İlk insansı varlık
İnsanoğlunun kökeni ile ilgili çalışmalar daha çok homo türü etrafında yoğunlaşsa da sıklıkla Australopithecus vb. gibi diğer hominid ve homininleri de kapsar. Fosil kayıtlarına göre anatomik olarak çağdaş insan tanımına uyan en eski fosiller 130.000 yıl öncesine aittir ve Afrika'da bulunmuşlardır. Çağdaş tipte homo sapiens altürünün ilk ırkı olan Cro-magnon İnsanı ise zamanımızdan 50 bin yıl önce ortaya çıkmıştır. İnsanoğlunun evrimine dair kabul gören başlıca iki hipotez vardır. Bunlardan birincisi çağdaş insanın Afrika'da ortaya çıkıp dünyaya yayıldığını öne süren "tek orijin" hipotezi, diğeri farklı bölgelerde evrim geçirerek çağdaş insana dönüştüğünü öne süren "çoklu bölge" hipotezidir.
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Early_humans
Çağdaş insanın ve diğer insansı maymunların ilk ortak atası kabul edilen iki ayak üzerinde duran ve gözleri ileri bakan canlının bundan yaklaşık 6.5 milyon yıl önce Afrika'da ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. Bu canlının ağaçlardan inip ayakta durmaya başlamasının nedeninin iklim değişikliğine bağlı kuraklık, yiyecek kıtlığı ve göç zorunluluğu olabileceği düşünülmektedir. İnsanı oluşturmaya başlayan organik evrim bilimsel adı olan Antopogenesis zamanımızdan yaklaşık 3,5 milyon yıl önce başlamıştır. İnsan adını hak eden başlangıç noktası ise Homo( sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_lol ) cinsinin ortaya çıkması ile olmuştur.
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Thumbnail.php?file=ilk_insan_494611012
Çağdaş insanın soyu tükenmemiş en yakın akrabaları sıradan şempanzeler (Pan troglodytes) ve bonobolardır (cüce şempanze, Pan paniscus). Bu iki şempanze türü ve insanoğlu yaklaşık 6.5 milyon yıldır farklı bir evrim çizgisi izlemelerine rağmen tamamlanmış gen haritalarına göre aralarındaki yakınlık fare ile sıçan arasındaki yakınlıktan on kat daha fazla, akraba olmayan iki insan arasındaki yakınlıktan sadece 10 kat daha azdır. Bu iki şempanze türü ve insanın DNA'sının %98.4'ü tamamen aynıdır
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Files.php?file=282552_487776538
Homo erectus
Bundan yaklaşık 1.8 milyon yıl önce dik duran Homo erectus türü ortaya çıkmıştır. Bir bataklığa yüzüstü düşmüş halde bulunan Turkana boy ismi verilen homo erectus iskeleti, günümüze kadar neredeyse tam olarak ulaştığı için homo erectuslara dair birçok bilgiye ulaşılmasını sağlamıştır. Bulgular homo erectusun oldukça iri olduğunu, avcılıkla veya leş yeyicilikle geçindiğini göstermektedir.
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Turkanaboy-600x477

Hattap kuzennnnnnnn nasılsınnn yaaa cantar amca olmasa bizi kabul edeceğinde yokkkkk........ sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_cool sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_lol

Homo tricapus
Ana madde: Homo tricapus
Homo tricapuslar 1.5 - 1.000.000 yıl arası yaşamışlardır. Homo Sapienslere en yakın türdür. Beyin hacimleri homo erectuslara göre daha genişti ve homo erectuslardan daha iriydiler. Bu canlılar ağaçtan kendi yaptıkları mızraklarla avlanarak ve meyve toplayarak yaşamlarını sürdürüyorlardı. Homo tricapuslar çok sosyal canlılardı. Ateş yakıyor, ölülerini gömüyor, yaşadıkları mağaralarda resimler çiziyorlardı. Avladıkları hayvanların kürklerinden kıyafet yapıyorlardı. Bu canlılara ait kalıntılar kuzey Afrika, Mezopotamya ve Anadolu'da bulunmuştur.
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz 173-0415210930-cavemen
Homo neanderthalensis
Ana madde: Homo neanderthalensis
Homo sapiens ile bundan yaklaşık 250-300 bin yıl önce ortaya çıkan Neandertalin uzunca bir süre dünya üzerinde birlikte bulunduğu ve bu iki türün birbirleriyle karşılaştığına dair arkeolojik kanıtlar mevcuttur. Kimi görüşler de, bu iki türün birbirinin farklı olduğunu fark etmeden birlikte üremiş olabileceğini, dolayısıyla da günümüz insanının kökeninde Neandertaller'in de olduğunu iddia etmektedir. Nitekim Asya'da bulunan bir fosilin Neandertal ve Homo sapiens türlerinin çiftleşmesinden meydana geldiği anlaşılmıştır. Neandertalın kemik-iskelet yapısı günümüz insanından oldukça farklıdır. Neandertal insanının çene kemiğindeki mandibular kemik kanalının tipik yapısı ayırt edici bir temel özelliktir. Neandertalın soyunun nasıl tükendiği kesin olarak bilinmemektedir. Bazı teorilere göre daha zeki ve daha yetenekli olan Homo sapiens tarafından yok edilmişlerdir.
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz 0
Günümüze ulaşmış birçok Neandertal fosili bulunmuştur. Bu nedenle hakkında en fazla bilgiye ulaşılmış hominid türüdür. Neandertallerin soyu yaklaşık 30.000 yıl önce tükenmiştir. Ancak küçük bir kısmının çok daha uzun süre yeryüzünde kalmış olabileceği düşünülmektedir. Belki de dünyanın her yerinde binlerce yıldır karşılaşılan koca ayak vb. folklorik öykülerin kökeninde bu hantal ve tüylü hominid vardır.
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Human-evolution
Neandertaller fosillerinde yapılan çalışmalar parmaklarının kalın ve hantal olduğunu göstermektedir. Bu çağdaş insan kadar ince el işleri yapamadığının kanıtıdır. Neandertaller toplu halde yaşamış sosyal yaratıklardır. Sakat kalanlara bakmış, ölülerini gömmüşlerdir. Çok fazla fosil bulunmasının nedeni ölülerini gömmüş olmalarıdır.



İnsanın gelişim evreleri
Bebeklik | Çocukluk | Ergenlik | Yetişkinlik | Yaşlılık

Bebeklik (0-3 yaş)
Çocukluk (3-12 yaş)
Ergenlik (12-21 yaş)
Yetişkinlik (21-65 yaş)
Yaşlılık (65 yaş ve üzeri) [kaynak belirtilmeli]

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Bilim-neanderthal_leri-konusturdu sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz 119489

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz What-Did-The-Early-Humans-Eat-2 sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Early_humans_seafood

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz 2213120078_12b58ae8bb

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Insan sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz 11

İlk İnsan tohumunu Dünya ya dişi zeki varlıklar ekmiştir görüşü:
Bu görüşü savunanların temel dayanagı metafizik’tir. Günümüzde UFO ların varlığı dahi büyük bir tartışma konusu iken böyle bir görüşü ortaya atmak hayalperestlikten başka bir şey olmasa gerek. Bu görüşü savunanların gösterdiği kanıtlar ise ayrı bir tartışma konusudur. Bu görüşe göre ;
Bugun bilinmeyen dünya dışı zeki varlıklar (U.F.O = United Flying Objectives =Kimligi belirlenemeyen ucan cisimler) henuz insanın ortaya cıkmadıgı bir zamanda dünyamızı ziyaret etmişler ve ilk insan tohumunu ekmişlerdir.Insanlıgı yeryuzune getirip ektikten sonra insanların evrimini incelemek için sık sık dünyayı ziyaret etmişlerdir.Yine bu goruse gore uzaylılar gunumuzde kozmik degisimi izlemek üzere su anda gezegenimizi inceleme altına almışlardır. Insanların ruhu vardır ve bu ruh kozmik amaca gore kendisini geliştirmek yani evrimini en iyi şekilde tamamlamak zorundadırlar.
Aynı gorusteki insanların gösterdikleri kanıtlar ise: Sumer tabletleri, Mısır uygarlıgı…
Sumer tabletlerinde garip yaratıklar var.Ornegin iki yüzlü kuyruklu ama iki ayak uzerinde yürüyen masal kahramanları.Ama bu goruse gore aslında bunlar ne masal kahramanı ne de hayal .Bunlar o donemde ınsanları ziyarete gelmiş olan UFO’ların genetik bilimini kullanarak bazı canlıların genetik yapısını degistirerek baska canlılara cevirerek elde ettikleri sonuc.. Gerekce ise günümüzde kopyalanan kuzu DOLİ ve GENETİK biliminde gelişen diğer önemli olaylar.Bu gorusu savunan insanlar nasıl ki gelecekte Genetik Bilimini kullanarak bir koyundan farklı bir canlı (örneğin konusabilen iki ayakları üzerinde yürüyebilen koyunlar verilebilir) yapılacaktır.İşte bu canlıyı gunumuzden binlerce yıl once UFO lar gezegenimizde yapmışlardır. (Daha ayrıntılı bilgi için bir başka şarlatanımız olan :Eric Van Daniken, Sfenksin Gözleri, Tanrıların Arabaları )

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz 6a00d8341bf7f753ef0115702a128e970c-500wi
Ve yine aynı goruse gore; aslında biz insanlar birer denegiz.Uzaylılar yukarıdan bir deney yapmaktalar ve bu kez kafeste olan bizleriz.Cunki onlarda kendi evrimlerinin nasıl oldugunu anlayabilmek icin boyle bir yol bulmuslar.Denek: Insan Deneyin yapıldıgı ortam ise Dünya gezegeni.
Bu gorusteki en ilginc yan Yine Sümer tabletleri:Sümer tabletlerinde günes sistemini anlatan tabletler var.Ve bu tabletlerden birisinde merkezde bir küre cevresinde dolanan on iki tane top var .Yani gezegen.Yani 12 tane gezegen. Arastırmacı Zekeriyya …… ‘a gore bu on ikinci gezegen gunessisteminin içerisinde bulunuyor ve bir zamanlar bu gezegenin yorungesi dunyanın yakınlarından gecmis.
Bu gorusu savunan iki baska arastırmacı da (aynı zamanda UFO larla konustuklarını iddia eden birer medyum olan) Virginia Essene ve Tom Kenyon.Bu iki arastırmacı ve medyuma gore : “UFO lar su anda gezegenimizi inceleme altına almıslardır.Cunku yakın bir gelecekte (bu tarihi Nostradamus ta vermis ) gezegenimiz bir foton kusagına girecek ve baska bir boyuta gececegiz” diyorlar.Bu medyumların konustukları UFO’lar ise “geçmişte bizim bildigimiz pramitleri yapan Mısır uygarlıgını kendileri sayesinde oldugunu iletiyorlar.Mısıra bilim ve teknoloji getirdiklerini bu yüzden bu gezegen üzerinde hiç gorulmedik bir ilerleme kaydettiklerini soylemekteler.” Aynı yardımı Sümerler için de yaptıklarını soylemekteler. Bu yaratıklar baska bir boyutta yasıyorlar ve insanın 2000 yıllarının basında gecirecegi kozmik evrimi incelemek üzere su anda dunyayı deteylı bir sekilde incelemekteler. (Bu konuda daha fazla bilgi için: Hathor Bilgileri ,Tom Kenyon & Virgin Essene , Akaşa yayınları)
Sumer tabletleri gercekten icerdigi bilgi bakımından cok degisik bilgiler icermekte.Örnegin Sümerler çok tanrılı bir dine inanıyorlar ama bakıyorsunuzki tabletlerde Bizim inançlarımıza paralel olaylar var .Örnegin Eyup Peygamber hikayesi,Nuh Tufanı, İnsanın çamurdan yaratılısı, ….(Daha fazla ayrıntılı bilgi için : Kur’an, Tevrat ve İncilin Sumerdeki Kökeni, Müzeyyen İlmiye Çığ Tarih Sümerde Baslar , Samuel Noah Kramer )
BU GORUSUN BILIMSELLIGI KONUSUNDA
Bu gorusu savunanlar hipotez ileri sürmenin ötesine geçememişlerdir.Bu sadece hipotezdir.Bu hipotez üzerinde hiçbir şekilde deney yapılamaz gözlem yapılamaz, Kesin kanıt diye niteleyebileceğimiz bir bulgu yoktur.Bilimsel degildir.Ayrıca İnsan vücudunda bulunan bütün proteinler bu gezegen üzerinde yaşayan yaratıklarla benzerlik gösterir.Bu da insanlığın bu gezegen üzerinde evrimleşerek bu güne geldiğini gösterir.
Hatta “Human Genom Project” kapsamında insanlarda hastalıklara neden oldugu saptanmış gen dizilerinin, örneğin “sistik fibrozis” e neden olan gen dizisinin, bir maya türü olan “Saccharomyces cervisea” da işlevsel bir proteini kodlayan gen dizisi ile aynı oldugu saptanmıştır.Bu mayanın çeşitli alt türleri incelendiğinde buna benzer (yani insanda daha degişik işlevleri yüklenmiş) durumlar saptanmıştır.


sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Ilk-insan
Sağ resimdeki büyük büyük büyük annemiz olma ihtimali oldukça yüksek -miş.

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Insan_ates
İnsan ateşi ilk olarak aydınlatma, ısınma ve besinlerini pişirme için kullandı. Ateşin ısınma sağlayışı, insanın tropik bölgelerden ayrılıp daha sert iklim koşullarının görüldüğü bölgelere yayılabilmesine yardımcı oldu. Böylece, farklı insan ırklarının ortaya çıkmasında ilk adım atılabildi. Hayvanları korkutup kaçırmak için de eşsiz bir “silah” olan ateş, aynı zamanda insanın kendisini doğal avcılardan koruyabilmesini de sağladı.
Besinlerin pişirilmeye başlanmasıyla birlikte, insanın beslenme alışkanlıklarında ve bunun devamında da fizyolojisinde birtakım değişiklikler ortaya çıktığı bir gerçek. Pişirilen besinlerin daha yumuşak ve sindirilmeye kolay hale gelişi, hem dişleri hem de sindirim sistemini rahatlattı. Çiğ etle beslenen canlılarda, mide enzimlerinin asitlik oranı oldukça yüksek. Eti pişirerek yemeye başlayan insandaysa, zamanla mide asitliğinin azalmış olması gerekiyor. Yumuşatılan besinlerin dişlere daha az iş yükü bıraktığını da unutmayalım. İlk insanlar, bizden 12 tane daha fazla azı dişi taşıyordu. Yirmi yaş dişlerinin de tamamen işlevsel olduğu bu çeneler, özellikle çiğneme için mükemmeldi. Ateşin insan hayatına girmesiyle birlikte, bu kadar güçlü çenelere gerek kalmadı. Zamanla çene hacmi küçüldü, bu dişlerden kurtulduk (gerçi yirmi yaş dişlerinden henüz kurtulabilmiş değiliz!) ve bunun karşılığında çok önemli bir fizyolojik değişiklik ortaya çıktı: beyin hacmi büyüdü.
Çenelerdeki küçülmeyle eşzamanlı olarak gelişen beyin hacmi, kafatasının şeklinin değişmesine neden oldu. Başın üst arka kısmı genişledi ve bu yeni kafatası şeklinin dengesini sağlayabilmek için boyun omurları daha dik bir şekil aldı. Tabii ki bu durum, omurganın geri kalanını da etkiledi. Daha dik bir postüre sahip olan insanın, hareket ve manevra yeteneği ile bu yetenekleri destekleyecek kas gücü de arttı. Kafatasındaki şekil değişikliği, damakta kubbeleşmeye de olanak tanıdı. Böylece dil, konuşmaya, daha doğrusu çıkarılan seslerin kontrollü ve anlamlı seslere dönüştürülmesine yardımcı olacak şekilde daha kaslı bir yapıya sahip oldu. Büyüyen beyin hacminin sinir sistemi, duyular, sosyal zeka ve diğer zeka türlerinin gelişimi üzerindeki etkisi de kaçınılmaz.

Bazı zararlı organizmaların ateşin ısısıyla öldüğü o zamanlarda olasılıkla bilinmiyordu, ama insan farkında olmadan ateş sayesinde bu organizmaların zararlı etkilerinden de korunabildi. Ama belki de, bağışıklık sistemimizi biraz da tembelliğe alıştırmış olduk. Çiğ besin tüketmeye devam etseydik olasılıkla bağışıklık sistemimiz daha güçlü olacaktı. Ancak, bu kadar çok zararlıyla savaşan bir bünye kaç yıl yaşamaya dayanabilirdi, orasını kestirmek biraz zor
Dünya dışı yaşam konusunda çok fazla şey bilmiyoruz.Evrende tekte olabiliriz sadece bizim galaksimizde binlerce uygarlıkta olabilir.Henüz dünya üzerindeki evrimin temel prensiplerini bile anlayamadık.Yani hangi evrimin dünyaya özgü ya da uygun şartlarda her ortamda gelişebilir olduğunu bile bilmiyoruz.Peki neler biliyoruz.

1-Dünyamızda yaşamın başlangıcı için milyonlarca yıl zaman geçmesi gerekti.Belki başka bir yerde bu süreç binlerce yıl içinde oluşmuştur ama böyle düşünmek için çok kanıt yok. Muhtemelen yaşam-zeka döngüsü için milyarlarca yıllık zamana ihtiyaç var.Bu süreç içerisinde stabil bir ortamın bulunması gerekiyor.Yani gündüz 400 C derece gece -200 C derece olan bir ortamda,3-5 milyon yılda bir büyük bir gök taşının düştüğü gezegenlerde, yine 5-10 milyon yılda bir süpernovaların patladığı bir ortamda.Ya da bir kara delik yakınında MUHTEMELEN zeki bir yaşamın gelişmesi için uygun ortamlar olmayacaktır.Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta şudur.Devamlı radayasyon altındaki bir gezegende,günlük ısı değişiminin fazla olmadığı ama 400 derece gibi cehennemi ortamda ya da -160 derece soğuk bir ortamda teorik olarak yaşam gelişebilir.Radyasyon bizim için çok zararlıdır sebebi ise evrimimizin gezegen atmosferinin oluşmasından ve radyasyonu geçirmemesinden sonra oluşmasıdır.Bizim için zararlı olan radyasyon başka organizmalar için elzem olabilir.Yine dünyada antarktikanın buzullarında sıvı su bulunmayan kuru yerlerde bile yaşam vardır.Hatta dünyada lav akıntılarında yaşayabilen egzotik mikroorganizmalar mevcuttur.
2-Kompleks bir organizmanın oluşabilmesi için yapının bir iskelete sahip olması gerekir.Bu iskeleti oluşturan atomun 3 boyutta en az 4 bağa sahip olması gerekir.3 bağ atomlar kompleks moleküller oluşturamaz.Bizde bu iskelet yapısı karbondur.3 boyutlu ortamda 4 bağ oluşturabilir ve zincir uzunluğu teorik olarak sonsuz uzunlukta olabilir.Diğer 4 bağ oluşturan atomlar silisyum ve germanyum.Fakat atom numarası arttıkça kompleks zincirler oluşturması bu 2 atom için zorlaşmaktadır.Teorik olarak silisyum ve germanyum iskeletine sahip canlılar evrimleşmiş olabilir.Ancak düşüncemiz bunlar çok komplike olamayacağı için oluşturacağı yaşam büyük bir ihtimalle mikroorganizma seviyesinde olacaktır.Fakat kimbilir?
Diğer bir deyişle başka canlılarda muhtemelen karbon iskeletine sahip olacaktır.
3-Fizik ve kimya yasaları evrenin neresine bakarsak bakalım aynı gibi görünüyor.Evrenin neresine bakarsak bakalım 90 element her yerde var.Andromeda galaksisinde de kütleçekimi kanunları var orda da benzer elementler var.Yani bir keyfilik yok.Yaşam için uygun elementler sadece samanyolu galaksisinin ücra bir kolundaki sarı bir güneşin etrafında değil her yerde var.Yani başka bir deyişle yemeğin malzemeleri her yerde var. Ama acaba burada pişen yemekle diğer galaksilerde pişen yemek aynımı?Bilmiyoruz.
4-Güneşlerin kütlesi arttıkça paradoks olarak daha çabuk zamanda yakıtını tüketiyorlar.Muhtemelen dünya dışı yaşam güneşten 300-500 kast büyük kütleli ömrü milyon yıllarla ölçülen bir yıldız çevresinde değil bizimki gibi hatta muhtemelen daha da küçük soğuk bir yıldız çevresinde varolacaktır.
5-Teorik olarak gaz devlerinde de yaşam gelişebilir.Yaşam için katı kütleli bir gezegen ya da su bulunması gerekir demek evrimi anlamamak demektir.Pekala amonyak içerisinde de susuz bir yaşam -teorik olarak- gelişebilir.
6-Yaşam zekaya doğru mu gider?Muhtemelen -malesef- değil.Yaşam ortama en çok uyum sağlayabilen -yaşayabilen-temel canlıya doğru gider.Sebebi felaketlerdir.Böcekler çevrelerine kitinden bir tabaka geliştirerek evrim hızını ve çevreyle etkileşimlerini azaltmışlardır her ne kadar evrimin çıkmaz sokağına girmiş olsalarda olası bir felaketde yeryüzünde sağ kalacak canlılar onlar olacaktır.
7-Zekaya evrilen uygarlıkların bir sonu varmıdır.Muhtemelen evet savaşlar, hastalıklar, doğal felaketler böyle uygarlıkları yokedebilir.Dünya üzerinde bir kaç onbinyıldır dolaşmamıza rağmen şu anki teknolojimiz kendimizi yok edecek seviyeye geldi. Dünya dışı zeki dostlarımız milyonlarca yıl önce birbirlerini daha da muhtemelen kendilerini yoketmiş olabilir.

İnsangillere en yakın olan iki ayak üzerinde yürüyen ilk canlı homo erectus olarak kabul edilir.Yaklaşık olarak 2 milyon yıl ile 250 bin yıl önceki aralıkta yaşadığını gösteren fosil kayıtları mevcuttur.Kronolojik ve biyolojik açıdan homo erectus Australopithecus
ile homo sapiens arasındaki türdür. Australopithecus maymuna daha yakın bir türdür yanlış hatırlamıyorsam 3-4 milyon yıl önce yaşamıştır.Bunlar arasındaki türlerin fosil kayıtları bildiğim kadarıyla henüz bulunamamıştır.(Dünya üzerinde varolan canlıların %95 inden fazlasının fosiline henüz ulaşılamamıştır)Yani arada bir tür varmı bilinmiyor.Homo habilis in homo erectus ile homo sapiens (insan) arasında olduğunu söyleyen çalışmalar var fakat tartışmalı bir konu.Yani kafasını çalıştırabilen insanoğlunun yeryüzündeki varlığı 2 milyon yıl önce başlamıştır dersek sanırım yanlış şey söylemiş olmayız.

Dinozorlar ise daha eskiden yaşamışlar.Krallıklarının altın dönemine 250 milyon yıl önce ulaşmışlar yaklaşık 65 milyon yıl önce toplu yokoluş sürecine girmişler.Bu yokoluş için çeşitli hipotezler teoriler mevcuttur.Fakat bilimkurgu filmlerindeki gibi birden bütün dinozor türleri yokolmamış muhtemelen bir kaç milyon yıllık bir yokoluş sürecine girmiştir.Yinede insanoğlu bilimkurgu filmlerindeki gibi dinozorlarla geçmişte savaşlar yaşamamıştır.

Akıl görece olarak tarışmaya açık bir konu dünya üzerinde akılsız diyebileceğimiz bir canlı yok.Bütün canlılar en azından ortamlarıyla etkileşim kurup yaşamını devam ettirecek kadar akıllı.Fakat şöyle dersek eşya kullanıp yaşamını devam ettirecek kadar akıllı dersek sanırım bunun için 2-4 milyon yıl öncesindeki hominidleri örnek gösterebiliriz.Mağara duvarlarındaki sanat eserleri oldukça yenidir sanat 30-40 bin yıl önce oluşmuştur.

2-3 milyon yıl önce bir şey oldu.Nasıl ve neden kimse bilmiyor ama kültürel evrim organik evrimin önüne geçti.Bu dünyada böyle oldu başka dünyalarda da böyle mi bilmiyoruz.Bu sorunun cevabı aynı zamanda başka dünyalardaki zeki yaşamın varlığının da cevabı olacak.
Exobiology ve astrobiology aynı şeydir ve ciddi bir bilimdir.
Homo erectus
Australopithecus

Ancak bu sayfalarda verilen bilgi doğruysa Australopithecus (yani Homo erectus'un atası), 4 milyon öncesine kadar ayakta yürüyerek hayatını idame ettirebiliyormuş. Ama biraz kolları uzunmuş. Belki de ellerinden destek alıyordu bilemiyorum. Acaba elleriyle akıllı bir işler yapabiliyor muydu?

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz 180px-Lucy_Mexico

Yukarıdaki fosilin ismi [url=http://en.wikipedia.org/wiki/Lucy_%28Australopithecus%29]Lucy
ve bulunan tek Australopithecus; bu ilginç gerçekten! Yani atalarımız hakkında bile çok az şey buluyoruz, biliyoruz. Acaba kemikleri ince olduğundan mı? Bir de gökyüzüne inceleyerek (aslında uzaktan geçmişe bakarak) insanlardan başka yaşayan akıllı canlılar var mı diye araştıyoruz. Bu da çok ilginç geliyor bana...

Başka ilginç bir şey de milyonlarca yıl öteden gelen kemikler günümüze ulaşıyor da insan kemiklerinde ara tür bulunamıyor. Yani maymuna benzeyenler sürüsüne bereket var. Ama insan ile hayvan arasında veya omurgalı ile omurgasız sürüngenler arasında evrime işaret eden yok.
Sanki insanoğlu gökten inmiş gibi!
Ancak Akıllı Tasarım teorisyenleri, bu klasik hikayede çok önemli bir yanılgı olduğunu savunuyorlar. Dikkat edilirse, Darwinist teori, bir noktadan bir başka noktaya (örneğin kanatsız canlıdan kanatlı canlıya) doğru giden aşamaların hepsinin tek tek "avantajlı" olmasını öngörüyor. A'dan Z'ye doğru gidecek bir evrim sürecinde, B, C, D... U, Ü, V ve Y gibi tüm "ara" kademelerin canlıya mutlaka avantaj sağlaması gerekiyor. Doğal seleksiyon ve mutasyonun bilinçli bir şekilde önceden hedef belirlemeleri mümkün olmadığına göre, tüm teori canlı sistemlerinin avantajlı küçük kademelere "indirgenebileceği" varsayımına dayanıyor.

Gerekli elementler ve enerji olduktan sonra dünya üzerindeki canlıların bünyelerinde bulunan yaşamın temel taşları olan aminoasitlerin kendi kendine oluşabildiği biliniyor. Bilinmeyenlar ise bunların nasıl birleşip hücre yapısını aldığı ve asıl önemlisi DNA'ların nasıl oluştuğu. Bildiğiniz gibi DNA bir canlının bütün bilgisini üzerinde taşıyor. Bu yüzden Mars'ta veya Güneş Sistemi içinde başka bir yerde tek hücreli canlıların bulunması çok önemli. Tek hücreli deyip geçmemek lazım. Eğer bu kadar olumsuz ortamlarda canlı oluşabiliyorsa Güneş Sistemi dışında daha gelişmişleri neden bulunmasın. Tek hücre formu oluştuktan sonra gerisi kendi kendine gelir diye düşünüyorum.
Eğer Dünya dışında tek hücreli yaşam bulunabilirse bu daha gelişmişlerinin de bulunacağının ispatı olacağını düşünüyorum. Zeki yaşam formlarına gelirsek o bambaşka konu. Mesela göktaşı Dünya'ya çarpmayıp dinazorları yoketmeseydi şu anda insanlar yeryüzünde hüküm sürmüyor olabilirdi.

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Ii1

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Ida_fossil_plate_small-600x899

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Cavemen2

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz BH_Lilith


Lilith Efsanesi

Tanrı, insanı başlangıçta çift yaratır. Çiftin erkeği bildiğimiz Adem, kadını ise Lilith'tir. Bu ilk insan çifti cennet bahçesinde birlikte yaşamaya başlarlar, ama bu, mutlu bir beraberlik değildir. Anlaşmazlık sebepleri ise çağımızın boşanma davalarında ileri sürülenlerden pek farklı değildir: Adem, Lilith'in olaylara neden kendisinden farklı yaklaştığını anlayamaz; onu kendisine hizmet etme, bahçeyi bakımlı ve düzenli tutma konusunda tembel ve isteksiz olmakla suçlar. En önemli ve üzerinde en çok durulan sorun ise Adem'in, cinsel ilişki sırasında kadının sürekli altta olmasını istemesidir ve bunu da kadına üstünlüğünün gereği olarak görür. Lilith ise bu pozisyonu aşağılayıcı bularak karşı çıkar.

Kısacası anlaşmazlık sebebi Adem'in sürekli olarak kadına üstünlük taslaması, ona hükmetmeye çalışmasıdır. Lilith ise ikisi de aynı topraktan yaratıldığına göre eşit olmaları gerektiğini savunur ve erkeğin kendisinden üstün olmak istemesine bir anlam veremez.

Sonunda birlikte yaşamalarının imkansız hale geldiğine karar verir ve Tanrı'nın söylenmemesi gereken adını anarak (ki bu isim cennetten çıkış için tek paroladır) uçup gider ve yeryüzünde Kızıl Deniz yakınlarındaki bir mağaraya sığınır. Kendisine sunulan sıcak yuvayı kapıyı çarparak terk ettiği için artık yeri de cennetten dışlanmışlar arasında olacaktır. Çevresindeki cinlerle ve cinlerin kralı (ya da şeytanın ta kendisi) Samael ile ilişkiye girer ve onlardan cin çocuklar doğurur, hem de günde yüz çocuk gibi yüksek bir oranda, inanışa göre dünyada kötülüklerin bu kadar yaygınlaşmasının sebebi budur.

Cennette yalnız kalan Adem ise Lilith'i geri getirmesi için Tanrı'ya yalvarır. Tanrı da Senoy, Sansenoy ve Semangelof isimli üç meleği elçi olarak gönderip 'evine dön' çağrısı yaptırır Lilith'e. O da kesinlikle dönmeyeceğini bildirir.

Melekler kendisini, geri dönmemesi halinde her gün yüz çocuğunu öldüreceklerini söyleyerek tehdit ederler. Tehdit yerine getirilir...

Lilith, duyduğu acıyla bundan sonra adem soyundan gelen bütün insan yavrularının, hamile ve doğum yapmakta olan kadınlarla bebeklerin baş düşmanı olmaya yemin eder. Erkek çocuklarının doğduktan sonra ilk sekiz gün içinde, kız çocuklarının ise ilk yirmi gün içinde canını alacaktır. Sadece yakınında üç meleğin ismi veya sureti bulunan çocuklara dokunmayacaktır.

Lilith'in dönmesinden ümidi kesen Tanrı, Adem uyurken bilinen kaburga kemiği yöntemiyle Havva'yı yaratır. Bu yeni kadının, vücudunun bir parçası olduğu erkeğe karşı çıkamayacağını düşünmektedir. Havva, Lilith'e o kadar benzemektedir ki Adem uyanınca yanında bulduğu kadının başka biri olduğunu anlamaz. Onun kendisine Lilith gibi karşı çıkmayıp boyun eğmesini ise 'nihayet hidayete erip yola geldi' diye yorumlar.

Hikayenin sonu ise herkesin malumu.

Lilith, artık kesinlikle kötülerin safındadır. Bütün insanoğullarının ve kızlarının başına gelen nice felaketin sebebidir.

İnsanlara yaptığı kötülükler saymakla bitmez; beşikteki bebeklerin bugünün tıbbınca bile sebebi açıklanamayan ani ölümlerinin baş sorumlusu olduğuna inanılır.

Lilith çağlar boyu kadınlara atfedilebilecek bütün olumsuz sıfatların taşıyıcısı olmuştur: Baştan çıkarıcı, fahişe, cadı, vampir, cinlerin başı, gece canavarı unvanlarından bazılarıdır. Saf, edilgen, cinselliği ancak yasak meyveyi tadınca öğrenen (böylece Adem'i kandırabilecek kadar kurnaz ve baştan çıkarıcı da olabilen) Havva'nın tersine başından beri gücünün ve cinselliğinin bilincindedir ve yeri gelince de kullanmaktan çekinmez.

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Lesson6

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Early%20man

hattap bak bu elimdekini kafana bir vururummmmmm o beynin çalışmaya başlar beni kızdırma....... sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_cool sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_lol

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Introd7

Hattap hala inadım inat mı diyorsunnnnnnn kafana patlacağım bakkkk bu elimdekini...... sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_cool sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_lol



sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Ilkinsan
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Empty
MesajKonu: TAŞ DEVRİ   sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeÇarş. Haz. 02, 2010 6:29 pm

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz 665802178

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_lol sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Kari4ia7
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Dingil2qdwd9

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Kari6wa4

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Kari7fs9

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Kari8ir2

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz 38gfq3

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz 20000922wb4

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Selcuk25nc6

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Atesbuldk5

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz A46noxz5

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Serdem1989odyf3

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Serdem459lfpt9

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Clipimage0020oq4fuux4

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz 200103155ufae7

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz 200010066wvlq2

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Slide116yvbz3

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Lkga1620mces1


sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Lkga428toem1

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz X1pxzz39wvdnsizoyfaix1pfw0

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Taskoltuket7

işte mükemmel bir taş koltuk örneğii hattap ı üzerine otutturmalı............... sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_cool sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_lol

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Arkeeologvy9sm4

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Printerkullansannh5

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Post-9-1074951365

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz 200104141hy0

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Slide150gi5cqou6

METİN'İN ÖĞRETMENİ METİN'İ HAŞLARKEN.................... sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_cool

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz K207ml7

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Serdem_179

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Slide164uhgo4qc2

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Ayq0rjz7jaelxbsy9

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Ayq0wh81hcwc1ezip
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
hattap
Vip Özel Üye

Vip Özel Üye
hattap


Mesaj Sayısı : 345
Erkek Yaş : 55
İş/Hobiler : jeolog
Nerden : anadoludan
Kayıt tarihi : 11/03/09
başarı sistemi : 8
uyarı yok

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Empty
MesajKonu: Geri: sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz   sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimeÇarş. Haz. 02, 2010 9:41 pm

slm amca vallaha benim kuzenlerim zekiydi bunlar ovaya hiç inmemiş amcacığım bunlar ve bu resimler benim fikrimce darvinin evrim teorisinden başka bir şey deyil eğer sende bunlara inanıyorsan şaşarım çünkü sen bilge bir insansın allah insana bütün ilimleri vermiş hatta adem atamızın edebiyatı şimdiki insandan bile daha ileri olduğunu kuran ayetlerinden anlıyoruz hani kutsal ahit sandığı diye define sitelerinde gezmekte

simdi sözüm Adem atamizi kabul etmeyen manyak darwinistlere Bu gün dünyada edebiyat bilgisi en yükseklerden olan shakespeare 25000 kelime kullaniyordu yazilarinda en fazla bilgisi bu kadardi Adem Atamiza Bin tane meslek bugüne kadar gelecek bütün diller ögretildi yani tam yediyüzbin kelime o hepsini kullanabiliyordu buna inanamayanlar bir baksin Kutsal kitaplarda kac kelime kullanilmis Rabbimiz hangi peygambere kac kelime hediye etmis 25000 mi daha fazlami bu gün normal islam alimleri 30000 kelime kullanabilmekte. Kimse öyle maymundan falan gelmedi Adem atamizda öyle ilkel insan degildi her ilime sahipti okumayi o zamanda biliyordu Allahü Zülcelalin hikmetiyle cennetin kapisindaki yaziyi okumus yani bilmek akilla degil bilmek ilmi ledünni iledir hakkin gönderdigi elektrik ruh beyne hükmetmedikce beyin bir sey bilemez eli hareket ettirende ruh akli calistiranda ruh ruh bedenden ciktimi bir sey yapabiliyormu yok yani ilahi elektrik ilahi güc yani sözün dogrusunu söylüyorum LA ILAHE ILLALLAH MUHAMMEDÜN RASULULLAH

yani sözüm insan ilk yaratılıştada insandi şimdide aynısı amcacığım özür dilerim eğer ki bir hata yapıyorsam durum ne olursa olsun sen benim amcam bede senin yiğeninim sonsuz saygılarımla
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Empty
MesajKonu: Geri: sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz   sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_minitimePerş. Haz. 03, 2010 12:12 am

sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_cool sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz Icon_lol
Ona şüphe yok
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
sizler insanların mağaralarda yaşadığına inanıyormusunuz
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» INSANLARIN DOSTU :DDDDDDDDDDDDDDDDDDDD
» İnsanların en şerlileri!
» İnsanların en kötüsü söz taşıyandır!
» DÜNYA DAKİ İNSANLARIN HEPSİ TÜRK MÜ ?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DEFİNECİLER AKADEMİSİ :: DİNİ KONULAR :: DİNİ KONULAR :: DİNİ MAKALELER-
Buraya geçin: