YENI DUNYA DUZENI....KOMPLO TEORILERI....

BUYUK GUC MEDYA....




Manipülatiftir medya. İstediği haberi yayınlar. İstemediğini yayınlamaz. Olan olayları kendi çıkarları doğrultusunda da gösterebilir takipçilerine. Özellikle de Türkiye’de. Benim Türkiye’de ne bir televizyona, ne de bir gazeteye inancım var. Her yazdıklarının arkasında kendi gruplarının çıkarlarını koruyan ve bizleri de o doğrutultuda yönlendirmeye çalışan hinlikler arıyorum....


Medyanın gücünü yukarıdaki resim çok da güzel anlatmıyor mu?

28 SUBAT MEDYA ZAFERI

28 Şubat'ta bize de kasetler geliyordu gücüm yetmedi, müdahale edemedim
28 Şubat sürecinde medya etkin bir rol oynadı. Refahyol hükümetine hemen ilk günlerinden itibaren yöneltilen ağır ve iyi niyeti aşan eleştiriler, hemen hepsi eski tarihli kasetlerin zamanlaması, bilinçli olarak tırmandırılan gerilim ve asparagas haberler hâlâ hafızalarda.....


Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu'nun 'sürecin aktif parçası, ana silahı' diye tarif ettiği medyanın fonksiyonuyla ilgili şifreyi Sabah yazarı Can Ataklı, Aralık 99'da çözdü. Ataklı, "Türk basını çok kötü bir sınav verdi. 28 Şubat süreci içerisinde özellikle büyük gazete ve televizyonların yaptığı haberlerin yüzde 90'ı yalandır. Biz yazdık, biz okuduk..." dedi. Son noktayı ise Sabah Gazetesi eski sahibi Dinç Bilgin dün Taraf Gazetesi'ndeki röportajında koydu. Bilgin, 28 Şubat sürecinde gazetede çıkan haberlere patron olduğu halde karşı çıkamadığını belirtti. Bilgin, o dönemi şöyle anlattı: "ATV'ye bantlar geliyordu. Bizim Ali Kırca ekrana çıkıyor, birden ses tonunu değiştiriyordu. Ve fonda saçma sapan yazılar ekrandan akıyordu. Ben bunlara şiddetle karşıydım ve karşı olduğumu da söylüyordum. Bunun kavgasını yapıyordum ama bir süre sonra gazete sahibi olarak, Sabah Grubu'nun bir numarası olarak benim de pek fazla gücüm olmamaya başladı. Gücümü kaybettim, sözüm geçmemeye başladı. Bir başka güç odağı geldi, gazeteye hâkim oldu sanki." Bilgin, 28 Şubat'a direnememelerinin sebebini şöyle izah etti: "Başına 50 tane bela gelebilirdi. Tehditler vardı. Siyasi cinayetleri biliyorsunuz." Çevik Bir ve yardımcısı Erol Özkasnak'ın Genelkurmay'daki davetlerine gittiğini hatırlatan Bilgin, 'Dinç basını' diye bir liste gördüğünü dile getirdi. Bu listede yazarların klasifiye edip değerlendirildiğini ifade etti. Askerlerin Sabah Grubu'nda en çok kızdığı yazarın Çetin Altan olduğunu vurgularken köşe yazılarının altına 'Bu yazar şunu yazıyor, şöyle demek istiyor' şeklinde notlar tutulduğunu aktardı. Buna tepkisi şöyle olmuş: "Siz gazeteyi böyle mi okuyorsunuz? Gazete böyle okunmaz ki... Gazete şöyle arkanıza yaslanıp keyifle okunan bir şeydir."

Başbakan'ın gazete patronlarına dönük, köşe yazarlarına sahip olunması isteğini de değerlendiren Bilgin, 28 Şubat sürecinde hükümetlerin böyle bir şey diyemediğini söyledi. Tek parti iktidarıyla hükümetin güçlendiğini belirten Bilgin, eskiden 4. kuvvet olması gereken medyanın neredeyse birinci kuvvet haline geldiğini vurguladı. 28 Şubat'ta "üç ayaklı güç dengesi"nden bahseden Bilgin, bunları asker, yargı ve medya olarak sıraladı. O dönemki hükümetlerin arada oyun oynayan unsurlar haline dönüştüğünü sözlerine ekledi.